Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan, Birinci Meclisin çoğulcu bir yapısı olduğuna, her türlü fikrin hürce söylenebildiğine ve tartışılabildiğine dikkat çekti.
Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan, 23 Nisan 1920’de kapılarını açan Birinci Meclis’i anlatırken “Bu mecliste herkes fikrini hürce söyleyebiliyordu” diyor. Prof. Dr. Alkan, 100’üncü yaşını dolduran Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) kuruluş günleri dâhil tarihçesini DW Türkçe’den Cengiz Özbek’e anlattı. TBMM’nin, genel itibarıyla hangi şartlarda kurulduğuna dair, siyasî, ekonomik, toplumsal ve bir de sağlık açısından tam anlamıyla bir kriz, kaos ve belirsizlik dönemi olduğuna dikkat çekti.
“Birinci TBMM (1920-1923) diğer meclislerden çok farklı bir özellik gösterir. Adeta bir “kurucu meclis” gibi düşünülmüştür” diye Prof. Alkan, özetle şunları söyledi:
“(...)Hatırlanacağı gibi 1793 Fransız Anayasası’nı yapan meclis bir kurucu meclistir. Bu kurucu meclisin ortaya çıkarttığı anayasa, konvansiyonel meclis dediğimiz güçler birliğini simgeleyen bir meclisin yaptığı anayasadır. ‘Güçler birliği’ yasama, yürütme ve yargıdan oluşuyor ki bu üç güce o dönemde “kuva-yı selâse” deniyor. Bu üç kuvvet teşri (yasama), icra (yürütme) ve adlî (yargı) mecliste toplanıyor. Güçler birliği sistemi yine Rousseau’dan ilham alınan bir sistem. Montesquieu’den ilham alınsaydı eğer, “güçler ayrılığı” dememiz gerekirdi. Montesquieu, İngiliz hükümet sistemine hayran, “Amerika’da Demokrasi” adında bir kitap yazmış ve yasama yürütme ve yargının, farklı ellerde birer güç olarak toplanmasını, bir fren-denge mekanizmasının kurulmasını önemsemiş bir düşünür. Halbuki Rousseau, genel irade/millî irade mecliste toplanmalı fikrinde. Dolayısıyla Türkiye’de kurulan ilk meclis de dünya tarihinde nadir görülen meclislerden biri.”
Herkes fikrini söyleyebiliyordu
1. Meclisin çoğulcu yapısına vurgu yapan Prof. Dr. Alkan, “Çoğulcu bir yapısı var. Ancak gayrimüslimler ve kadınların olmadığını hatırlamamız gerekiyor. Gayrimüslimler ve kadınlar Dördüncü TBMM’de (1935-1939)’dan itibaren yer alacaklar. Dolayısıyla ilk mecliste mebusların hepsi erkek ve bunların bir kısmı İslâmcı, bir kısmının ise az da olsa sosyalist eğilimli, muhafazakâr, liberal, cumhuriyetçi veya meşrutiyetçi gibi değişik sıfatları var. Ama burada en önemli konu şu, bu mecliste herkes fikrini özgürce söyleyebiliyor. Buna Mustafa Kemal Paşa’yı eleştirmek hatta onun bir daha mebus seçilmesini engellemek de dâhil. Her türlü fikir özgürce söylenebiliyor ve tartışılabiliyor” dedi.
143 yıllık parlamento tarihi
Prof. Dr. Alkan parlamento tarihimize dair ise, “(...)Birinci Meclis döneminde TBMM’nin mutlak üstünlüğüne karşın, sistem içerisinde yürütmenin üstün bir güç olarak ortaya çıkması, İkinci TBMM’den (1923-1927) itibaren öne çıktı. Zira 1920 yılını esas alırsak 100, ama Osmanlı döneminde 1877 yılında açılan ilk meclisi esas alırsak 143 yıllık bir parlamento tarihinden söz ediyoruz demektir. Osmanlı parlamentolarında özellikle 1909 anayasa değişiklikleriyle parlamento sistem için daha güçlü hâle gelmiş, yürütme -padişah- daha sembolik bir konuma indirgenmişti. 1920 meclisi ise tam anlamıyla bir meclis üstünlüğü sistemi getirmişti” ifadelerini kullandı.