“Bana, sen şuna buna niçin sataştın?”diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım tutuşmuş yanıyor, imanım tutuşmuş yanınıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum.”
Said Nursî
Gün geçtikçe ülkemizin maddî manevî problemleri artıyor. Kısa vadede artmaya da devam edeceğe beziyor. Bu sorunların bir kısmını tesbit edip; sonra yapmamız gereken hususlara kısaca işaret edeceğiz.
İman zaafından meydana gelen ve insanların dünya ve ahiret hayatına çok büyük zarar veren hususlar. Maalesef uzun yıllar ihmal edilen manevî eğitimin yok denecek seviyelere inmesi.
Dinî hayatın yaşanmasının giderek azalması. Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî’nin yıllar önce ifade ettiği gibi medeniyet harikalarının daha çok kötüye kullanılması. Üstadın ifadesi ile kötülüklerinin iyiliklerini geçmesi. (Yeni Asya’nın haberine göre virüs sebebi ile internette geçirilen günlük süre 14 saate çıkmış.) Aile kurumunun her türlü araç kullanılarak yıpratılması. İlkokuldan Üniversiteye verilen eğitimin beklentilere cevap vermemesi. Yıllara göre daha da geriye gitmesi.
Dinimizi öğrenmek ve dindar olmak isteyen geniş kesimlerin siyasal İslâm vitrini ile korkutulması. Adaletsizlik, zulüm anlayışının bir hayat tarzı olarak benimsenmesi.
En son virüs olayı dahil insanımızın başına gelen musîbetlerin esas sebebini kavrayamayışı. Zelzele, yangın, su baskını, değişik kazalar. Gelir dağılımının fakirler aleyhine bozulması. Mağduriyetlerin çözümü için yolların tıkalı olması. Toplumumuzdaki geniş kesimlerin birbirlerine düşmanlaştırılması...
Yukarıdaki maddelerin çoğumuz farkında olabiliriz. Ancak çözüm noktasında neler yapabiliyoruz? Risale-i Nurlar’dan birkaç cümle naklederek konuyu bitirelim. Risale-i Nurlar’ı okuyan bizler ”Sahil-i selâmet olan Darü’s Selâma (Cennete) ümmeti-Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz.” (21. Lem’a)
Anlıyoruz ki sorumluluğumuz çok fazla. Nur Talebelerinin esas vazifeleri; Risale-i Nur Külliyatı’nın yüzlerce yerinde belirtilmiştir: İman kurtarma hizmetine devam etmek.
MEKTUP
Selâmünaleyküm
H Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunmaktayım. Burada kaldığım süreçte kendimi Kur’ân ve Risale-i Nur adına yetiştirmeye çalışmaktayım. Sizlerin böyle bir gayrette yola çıkan insanlara yardım ettiğinizi duydum. Bana da yardımcı olacağınız ümidiyle bu mektubu yazıyorum. Ben Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri’nin kitaplarını daha önce okumaya gayret etmiş olsam da ilk defa cezaevinde olmam sebebiyle vakit ayırabiliyorum.
Yalnız kitap okurken altını çizmek üstüne not düşmek gibi huyum olduğundan şahsıma ait bir Külliyatın olmasını çok arzu ediyorum. Sizden mümkünse Külliyat istiyorum. Cenab-ı Hak hizmetlerinizi ve gayretlerinizi daim eylesin, amin.
(Son gelen mektuplardan)