Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Barla Lahikasında yer alan “Hulusî Beye hitaptır” başlıklı mektubunda hizmet-i imaniyede bulunanlar tarafından hassasiyetle dikkat edilmesi gereken bir hususu nazarlarımıza sunuyor.
“Eğer bir adam, dostundan emin ise ki gurura girmez; onu şükre sevketmek için, tahdis-i nimet nev’inden ona ait bir kısım ihsânât-ı Rabbaniyeyi bahsetse beis yoktur zannederim. İşte, seni gurursuz bildiğim için bu sırrı sana açıyorum.”1
Bu hakikatten anlıyoruz ki bazı ihsan ve iltifatlar gurur ve kibirden uzak olanlara açıklanmalıdır. Mektubun devamında ise ifade edilen sırrın; “İstikbalde şu Sözler’i hakkıyla anlayacak, kabul edip hırz-ı cân edecek en mühim talebeleri askerîyeden yetişeceği” müjdesi olduğu beyan ediliyor. Bu kahraman ve bahtiyar askerlerden birincisinin Hulusî ağabey olacağı “mağrur olma, şükret” diyerek hem onu tebrik hem de gurura düşülmesine karşı “dikkat” aynı anda belirtiliyor. Bu hakikatten anlıyoruz ki iman hizmetinde bulunan Nur talebelerinde enaniyetten ortaya çıkan gurur asla bulunmamalıdır. Risale-i Nur hizmetiyle vazifeli olanlar gurur gibi fena duygulardan kendisini uzak tutmalıdır. Bir kardeşimizi gurura sevk edecek davranışlarda bulunmanın hem o kardeşimize hem de bize büyük bir zarar olduğu unutulmamalıdır.
Hizmet-i imaniyede kendimizi özel bir noktada konumlandırmamak ve sadece vazifeli bir hizmetkâr olduğumuzu hep hatırda tutmak gerektir. Gurura sevk eden şahısçılık yerine gururdan kurtaran şahs-ı manevî içerisine dahil olmak gerektir.
“Haddinden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ve müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lazımdır.”2 Hakikati bizim nasıl davranmamız ve hareket etmemiz gerektiğine dair apaçık bir pusuladır.
Dipnot:
1- Barla Lahikası
2- Kastamonu Lahikası