Sözlükte merhamet etmek, acımak anlamna gelen şefkat, ahlak kavramı olarak da Allah’ın yarattıgı canlılara karşı insanda var olan acıma, merhamet etme duygusu demektir.
Nur mesleğinin dört esasından biri olan şefkatin kalbimizde işlemesi ve ruhumuzda inkişafı nasıldır olmalıdır?
Peki ya lâtifelerimize yansıması nasıl olmaktadır?
Şefkat duygusu,
Allah’ın mahlûkat ve masnuatına ne kadar merhamet ettigimizle ilgilidir.
Şefkatimizi çocuğumuzun güzel ahlâk ve nezih bir terbiye edilmesinde kullanmak isteriz. Bütün yavrulara şefkat mümkün iken, sefkatimiz yalnız kendi çocuğumuz ile sınırlı kalırsa, hakikate inkılâp etmediği manasını taşr.
Kâinatı kaplayan bir muhabbet kalbine derc edilmiş olan insanın, cihazatları doğru kullanılmamış ise, lâtifeleri inkişaf etmez, kabiliyeti gelişmez, gölgede kalır.
Günümüz insanlarının mutsuzluğunun bir sebebi, bir birini yok etme çabasıdır aslında. Yani sevgisiz şefkat yoksunu birbirine muhabbetle bağlı olmayan insanlar, mutsuzluğa yalnızlığa mahkûm etmekte birbirini.
Peki ya acımak eylemi herkese karşı yapılması gerekirken, yine insan bu hissini de işine, menfaatine geldiği gibi kullanma kastı ile hareket eder, hayal kırıklıkları ve mutsuzluğa kendini ve başkalarını mahkûm eder.
Oysa ki, Risale- i Nur’da bu hissin ölçüsü gayet acık bir şekil de ifade edilmiş.
“Demek ey nefis! Nefsine muhabbet değil, belki adâvet etmelisin yahut acımalısın; veyahut mutmainne olduktan sonra şefkat etmelisin.” (24. Söz)
Kur’ân’ın hakikî tefsiri olan Risale-i Nur’da gayet net bir şekilde verilen bu ölçüden doğru bir şekilde istifade etmek, cümle Müslümana, bilhassa umum Nur Talebelerine bakar. Bir yönüyle de insanlığa ışık tutar.
Rikkatli günlerinizin şefkatli günlere inkılâbı duâsıyla...