İstanbul’un ruha inşirah veren bir iklimi, kendine çeken bir hali var. Zaman zaman gerek çeşitli programlar vesilesiyle, gerekse gazetemizin etkinliklerine katılmak için olsun, yolumuzu düşürmeye çalışıyoruz.
Yolculuk sevenler bilir. Yürümenin, yolculuğun daha fazla temaşaya sebep olacak yerlerine düşer gönülleri. Yollarını uzatırlar. Daha değişik yollardan, ara yerlerdeki sokaklardan giderek daha fazla güzelliği görme telaşındadırlar. Ama aracıyla gidenlerin güzergâhı bellidir. Aracın yakıtı, gideceği duraklar, yapacağı maksimum hız miktarı bellidir. Haliyle göreceği güzellikler de hızlı ve sınırlıdır.
Bizim yolculuklar ilk anlattığım maceracı kısma denk geliyor. Çocuklarla birlikte herkesin kendi sırt çantasını yüklenerek, ilçe otobüsünden il otogarına, oradan Hareme, Harem’den araba vapuruyla Sirkeciye, oradan da akşam vaktiyse Sirkeci Cağaloğlu yokuşundan, Nuruosmaniye Camiinden yürüyerek vakfa, gündüz vaktiyse Eminönü’nden 97GE’ye giden bir yolculuk...
Bu Eminönü’nden gazete binamıza giden otobüs hattının adıdır ve öğrenci kardeşlerimiz, ya da araçsız gazeteye gidenler hemen hatırladılar, biliyorum. Daha önceleri biz hangi otobüs gider bilmediğimiz zamanlarda, ordan oraya pek çok yerden dolaşıyorduk. En son Yenibosna’daki Güneşli dolmuşlarına binip gidiyorduk. Ama 97GE’yi öğrendikten sonra artık direkt gidiyoruz.(Hatice Sevde’nin kulakları çınlasın bu arada:))
Bunları neden anlatıyorum? Yeni Asya’nın uhdesine aldığı vazifenin idrakinde olmasından mı, yoksa o binanın içerisinde yaşadığım her bir ânın, zamanın, anının ve hatıranın Cennet-misal güzellikler taşıdığından mı bilinmez, binaya giderken daha otobüsün içerisindeyken bile istemsizce gülümsemeye başlıyorum. Karşıdan gören biri olsa Allah’ın Bakırköy Bağcılar hattındaki bir otobüste bu kadın niye gülümsüyor der herhalde. Hele gazeteye yaklaşınca, gazete binasındayken bu hal zirve yapıyor. Sadece ben mi böyle istemsizce gülüyorum diyordum ama yalnız değilmişim, tevafuken onu da öğrenmiştim. (Yine Hatice Sevde’nin kulakları çınlasın ve istemsizce gülümseyen diğerlerinin de..)
Diyeceğim o ki Yeni Asya üzerindeki hakkıyla ifa ettiği vazifesi, gerek neşriyatı gerekse gazetesi ve dergileriyle pekçok sahada verdiği varoluş mücadelesi, çocukları, aileleri koruyan yapısıyla, okurunu her zaman gülümsetmeyi başaran bir gazete. Beni gülümsetiyor, başkalarını gülümsetiyor, hatta bina olarak bile varlığıyla gülümsetiyor. Sadece kendisini değil, ona giden otobüs hattını bile sevdiriyor, canına can katıyor. 97GE benim için Yeni Asya’nın hak ve hakikat mücadelesinde, yarım asırlık süregelen uzun yolculuğunun simgesi gibi.. (Bu hattın önüne ‘Yeni Asya’ya gider’ diye bir ibare yazılması da hayallerimiz arasında. Var bir hayalimiz dedirtecek türden..)
Bu yolculuktan, bu yoldan kimlerin ne kadar haberi olursa o kadar kâr. Kimler ne kadar gülümseyebiliyorsa, kendine kattığı güzelliklerden.. Yeni Asya olarak, gerek çalışanlarımız, gerek taşıyıcımız, dağıtıcımız, temsilcimiz ve okuyucumuzla, elli yıldır demokrasi, hak, hukuk, adalet mücadelesinden ayrılmadık. Nice badire ve sıkıntıları hep birlikte aşmayı başardık. Bu kocaman gülümseme, hepimize armağan olsun.
Sevgi, saygı ve dualarımla...