Tüzel kişilerle ilgili yönetim ve denetim kuralları son yıllarda yeni Kanunlarla çok değişti. İşletmecilik yapan şirketlerle başlayalım.
Bir müteşebbisin ya da ailenin sahip olduğu patron şirketlerinde yönetim ve denetim modellemesi seçilen şirket türüne ve kurucuların/ortakların tercihine göre değişir.
Küçük bir limited şirkette işler basittir. İşleri yöneten ve ortaklardan olan bir/birkaç şirket müdürü ve onu/onları gözeten, yönlendiren ve denetleyen bir ortaklar kurulu vardır ve yeterlidir. Her ortağın payı kadar gücü ve reyi vardır. Ayrıca bir denetim mekanizması yoktur. İhtiyaç da yoktur.
Benzer durum küçük bir anonim şirket için de geçerlidir: Ortaklar (tek kişi de olabilir ve öyle bile olsa) bir genel kurul oluşturur, yönetim kurulunu seçer, yönlendirir. Ayrıca dönem sonunda denetleyip ibra eder ya da etmez ve dilerse yöneticiye karşı sorumluluk davası açar. Yönetim tek kişiden de oluşsa ona yönetim kurulu denir. Ayrıca bir denetim mekanizması yoktur. Buna ihtiyaç da yoktur.
Bu yapıda yöneten ve yönetilen ilişkisi nettir. Yöneticiler ortakları değil müesseseyi ve profesyonel kadroyu yönetir. Genel kurullarda ve dolayısıyla yönetimde “paran kadar konuş” kuralı geçerlidir.
Kanunlar azınlıkta kalan ortaklara çeşitli haklar tanır. Zira hukukta “azınlık,” “az hak sahibi” demek değildir. Aksine, kendisini “köşeye sıkışmış” hissettiği için o köşeden çıkarılması yani ekstra haklarla desteklenmesi gereken kişidir.
***
Bankalar gibi özel tip şirketlerde yönetim ve denetim kanunî mecburiyet olarak kurumsallaşmıştır. Yönetim kurulunun en az beş üyesi vardır. Bunların icracı olmayanlarından seçilen en az iki üye denetim komitesini oluşturur. Denetim komitesi yönetimin içinde bulunur, toplantılara katılır, ama icraat yapmaz, icraatı izler ve “adım denetimi” yapar, yönetimi ve kurumsal denetim sisteminin düzgün işleyip işlemediğini denetleyip sık sık raporlar.
Ortakların ve patronların haklarını koruyup gözeten bu denetime “iç denetim” deniyor.
Bankalarda mevduat sahiplerinin haklarını korumak için ayrıca BDDK da bağımsız denetim kurumları aracılığıyla ve kendi personeli eliyle sürekli ve düzenli denetim yapar. Buna da “dış denetim” denir.
Bankalardaki bu modelin benzerini diğer büyük ve kurumsallaşmış şirketler de kanunen uygulamak zorunda.
Küçük yatırımcının borsa vasıtasıyla ortak olduğu halka açık anonim şirketlerde ise denetim işinin içine küçük yatırımcının kandırılmasını önlemek amacıyla bir de Sermaye Piyasası Kurulu denetimi giriyor.
Görüldüğü gibi, denetim gereken şirketlerde öyle eskiden olduğu gibi altı ayda bir “kasa denetimi,” defter denetimi, bilanço denetimi filan yok. Artık sürekli ve düzenli olarak denetim yapılıyor.
***
Derneklerde (kulüplerde, sendikalarda, partilerde) ve kooperatiflerde ise geleneksel üçlü yapı devam ediyor.
Devletteki yasama, yürütme ve yargıya benzer biçimde; dernek ve kooperatiflerde de genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulu var.
Yönetim kurulu burada da ortakları ve üyeleri değil, kendisine bağlı profesyonel kadroyu ve işletmeyi yönetiyor. Kurul kendi içinden bir başkan ve diğer görevlileri seçiyor. Başkan icraatının hesabını yönetim kuruluna ve kurul da icraatının hesabını genel kurula veriyor.
Genel kurul tüm üyelerden/ortaklardan oluşuyor. Divan başkanı veya heyeti her toplantıda katılan üyeler arasından ya da dışarıdan ve yeniden seçiliyor. Divan heyeti genellikle süreli ve kalıcı bir organ değil. Zira bunun bazı riskleri var.
Genel kurul yönetim kurulunu seçip yönlendiriyor. Kurulda herkesin bir reyi var. Temsil sisteminin geçerli olduğu kooperatif üst birliklerinde ve derneklerin federasyon ve konfederasyonlarda ise temsilci olarak gelenlerin her birinin, kendi temsil ettiği kişi/kitle kadar oyu var.
Genel kurul ayrıca yönetimden bağımsız bir denetim kurulunu da seçiyor ve denetim kurulu raporlarının da yardımıyla yönetim kurulunu ibra edip etmeyeceğine ve etmeyecekse sorumluluk davası, vb. hususlara karar veriyor.
***
Vergi denetimi vergi alacağı ile ilgilidir ve vergi dairesince yürütülen kamusal bir denetimdir.
Kara para denetimi, vergi suçu denetimi gibi denetimler ve diğer suçlarla ilgili denetimler de “kamusal denetim” kapsamındadır. Bu denetimlerde işin içine polis ve savcı girer ve her şey delil olur. Şirket ya da dernek tüzel kişiliğini suça alet eden herkes suçludur ve cezalandırılır.
Bu denetimlerin tüzel kişilikle ve türüyle doğrudan bir ilgisi yoktur.