Dağlardan, yıldızlardan, çiçeklerden, zirvelerden kopup dünyamıza dolan bir iklimdeyiz. Herşeyini aşmış, ruhuyla sükûnete erdirmiş bir atmosferdeyiz. İmbiklerden süzüldü bu hava, uzun yollar aştı, sarp vadilerde yürüdü. Nihayetinde bize ulaştı, kapımızı çaldı, misafir oldu. Varlığı ruhumuza da, bedenimize de iyi geldi. Dünyanın gıll ü gışıyla pislenmiş, kirlenmiş ruhumuz arındı, tasaffi etti, temizlendi. Bize geliş yolumuzu gösterdi, gideceğimiz istikamete çevirdi gözlerimizi. On bir ay yolunu gözledik hasretle. Ah şimdi Ramazan’da olsaydık dedik. Şu sofra iftar sofrası olsaydı keşke, dostlarla dedik. Bizi incitmeden, daha fazla bekletmeden geldi bir kez daha.
Onunla arındı dünyamız. İbadetlerini kalkan yaptı kendine. Kur’ân’ı rehber, hakikatlerini baştacı yaptı. Nice güzel hakikatler devşirdi ondan. Nice kutlu sedalar mırıldandı. Dağlarda zirve olduk, zirvelerde kar, çiçek… Hep ötelere açıldı özümüz. Amel-i salihle parladı enfüs-afak dengemiz. İrademiz şahlandı, azmimiz yürüdü, şevkimiz, gayretimiz ziyadeleşti. Hakkın yoluna çöküvermenin, zamansız, mekânsız el açıvermenin sürûrunu yaşadık hep. Bu iklim bizi hiç bırakmasın diye duâ ettik.
Teravihimiz ayrı renkti; iftarımız, sahurumuz ayrı, zekâtımız, sadâkamız ayrı… Bu havayı her soluyuşumuzda saflaştı içimiz. Ramazan, kirli kanımızı temizleyip temiz kan pompalayan kalp gibiydi bize. Kirlerimizi dönüştürdü, temizledi. Bize tertemiz geri verdi kalplerimizi. Tevbe ettirdi günahlarımıza, istiğfar çektirdi. Kalbinize iyi bakın dedi adeta, karartmayın günahlarla.