"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sözler’i okumaya devam ediyorum

Hüseyin Kıymık
01 Aralık 2021, Çarşamba
HAYATIN İÇİNDEN (6)

Yirmi ikinci sözde tevhid denizinde yüzerken şirkin dirilemeyecek bir şekilde öldürüldüğünü gördüm… Yirmi Üçünde Sözde insanın mahiyetini ve imanın kazandırdıklarını ve asıl yaratılış gayemizin iman ve ubudiyet olduğunu öğrendim..

Adeta bulutların üzerinde uçuyordum… İlk defa aklımı doğru bir şekilde kullanarak, kalp ve vicdanımın sesine kulak verebiliyordum… Böylelikle gerçek hürriyetime kavuşmanın tadını çıkarıyordum.

Ne kötü bir şeymiş esirlik… Bir de nefis ve şeytan gibilerin esiri olmak çok daha kötü…

Yirmi Beşinci Söz; Kur’ân-ı Kerîm’in ilk defa bu kadar harika bir tarifiyle karşılaşıyorum. Sadece o tarif bile, bu kelamın; vahy-i İlâhî olduğunu, eşinin ve benzerinin olmadığını anlamaya kâfi… Kâinatı bir harita gibi önüne seriyor, neyin nerede olduğunu gösteriyor… Böylesi bir kelâmın kâinatın sahibinden başkasının sözü olması mümkün değil…

Yıllardan beri küfür ve nifak sahiplerinin bazı âyetler hakkındaki vermeye çalıştıkları vesveseleri yerle bir ediyor… Hatta o âyetlerdeki nasıl bir i’cazın olduğunu da gösteriyor…  Yirmi Altıncı Söz pek çok âlimin izahında boğulduğu, içinden çıkamadığı, soruların cevabını veremediği Kader ve cüz’î ihtiyar konusunu, o kadar harika anlatmışki en ami insan bile rahatlıkla anlayabilir…

Otuzuncu Söz; ene ve zerre risalesinde, maddenin en küçük bir parçası olan bir ZERREnin mahiyetini  ve görevini anlatmış… Ne kadar harika ve ağır işler gördüğünü, görevini hiç aksatmadan ve şaşırmadan nasıl yaptığını… Bu tür zor işleri yapma özelliğine sahip, ufacık bir maddeye bile hakim olamayan kör ve sağır tabiata, tesadüf ve esbaba bir ilâh gibi sonsuz bir ilim, kudret ve irade yükleyerek sanki onların bir fiili imiş gibi gösteren bir mülhidi…

Doğru kullandığında kainatın bütün sırlarını açacak bir anahtar olan ENEnin mahiyeti ve nasıl büyük bir emanet olduğu anlatılırken… Mahiyetinin bilinmemesiyle ve yanlış bir şekilde kullanıldığında da nasıl inkâra ve dalâlete götürdüğünü, Firavunların ve Nemrut’ların kötü kullanmanın bir neticesi olduğunu. Nebilerin, Rasüllerin ve sıddıkların ise Enenin mahiyetini bilerek doğru kullanmanın bir neticesi olduğunun anlatımı ise çok harika…

Otuz Birinci Sözle Mİ’RAÇ gerçeği anlatılmış… Aklı maddede olanların hiç anlayamadığı, bazı zahir ulemanın ise israyı kabül edip, semalara yükselişi inkâr ettikleri, diğer bir kısmının ise bu mu’cizenin ceseden değil ruhen olduğunu İddia etmelerine karşılık, Üstadın; önce mi’raç nedir? Mi’racın hakikatı nedir? Bu kadar uzun yolculuğun gereği var mıydı? Yedi kat Sema nedir? Bugünün teknolojisiyle bile uzayda çok az bir mesafe alınabilinildiği halde bir anda o uzun yol nasıl alınır? Zaman nedir? Sidret-ül münteha ve kab-ı kavseyn neresidir? Bütün bunları ve daha fazlasını mukni bir şekilde anlatması..

İmanın altı şartını maddi gözleriylede gördüğünü ve büyük hediyelerle döndüğünün izahları karşısında diyecek bir söz kalmıyor…

Her bir söz hakkında söylenecek o kadar çok şeyler varki ben bu kadarlıkla iktifa ediyorum… On günde bu duygularla Sözler kitabını okuyup bitirdim… Büyük bir hazineye kavuşmuşçasına kendimi zengin hissediyorum… Cennet bahçelerinde geziyormuşçasına da mutluyum… Elhamdulillah…

Arkasından Mektubat’ı, Lem’alar’ı, Asa-yı Musa’yı, Şuâlar’ı ve diğerlerini kısa zamanda okudum… İmam-Hatibin sınıfları benim önceki hayatımı yaşayanlarla dolu… Diğer okullarda çok daha fazla… Üniversitelerin halini ise düşünmek bile istemiyorum.

Üstadın dediği gibi manevi “yangının var alevleri göklere yükseliyor” ve içinde bu aziz milletin evlâdı yanıyor, imanı tutuşmuş yanıyor…

Asrın bu dehşetli yangının en müessir bir itfaiyesi olan Risale-i Nurlar’ı ve yine bu asrın en korkunç bulaşıcı ve öldürücü bir hastalığı olan iman zaafiyetinin en keskin bir ilâcı olan bu hakikatları yaşayarak duyurmak insanlık ve özellikle Müslümanlık için yapılabilecek en büyük bir hizmettir…

“Allahım! Bu hakikatları, benim gibi muhtaç olanları görüp ulaştırabilmem için bana minare gibi bir boy ve herkese anlatabilmem için de mağara gibi bir ağız ver…” diye dua ediyordum…

(Devam edecek)

Okunma Sayısı: 1380
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı