"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Kudret kazanı” yahut “İlâhî ocak”

Hüseyin Şahinoğlu
01 Eylül 2019, Pazar
Bir buğday tohumu toprağı delip, filizlenip, dört bir tarafından “sap” verip başağa yürüdüğünde, hasat edilmesi için belirli bir zamanın geçmesi beklenir.

Bu zaman zarfında başağa dizili, yeşil, yumuşak nitelikteki taneler önce sertleşir sonra yavaş yavaş pişip olgunlaşmaya başlar. Bölgelere göre değişmekle birlikte, genellikle Haziran veya Temmuzun yakıcı sıcakları başakları bu kıvama getirir, akabinde “hasat” gerçekleştirilir.

Bir meyve de çiçeklenme ve tomurcuklanma aşamasından sonra gereken büyüklüğe ulaşsa bile toplanmaya başlanmaz. Bazen irileşme ile birlikte bazen irileşme safhasının ardından o meyvenin “İlâhî ocak”ta pişmesi, istenen özelliklere ve olgunluğa ulaşması beklenir. Toplanıp “kasalama” bu aşamadan sonra yapılır. Söz gelimi bir vişne yahut kiraz olgunlaşmamış haliyle, -ki genellikle acımtırak olur-, hiçbir şekilde toplanıp piyasaya sürülmez.

Yeterince pişmemiş ve istenen özelliğe ulaşmamış meyveler bazen “ham” sözcüğü ile anılır. Ham bir elma, ham bir şeftali ya da ham bir çilek tatsız-tuzsuz olduğu için ilk bakışta gerekli görünüme ulaşmış olsa bile toplanmaz, alınmaz, satılmaz. Söz gelimi, kimse kestiği karpuzu, ham çıkması halinde –yarı yarıya pişmiş olsa bile- iştiha ile yiyemez, yemek istemez.

Her sebze ve meyvenin “pişme” zamanı farklıdır. Meselâ, bölgelere göre az-çok değişiklik olmakla birlikte havuç, bezelye, lahana, kereviz, brokoli Nisan ayında pişer. Çilek, patlıcan, domates, erik, beyaz kuşkonmaz Mayıs ayında pişer. 

Haziran’da pişen bazı sebze ve meyveler ise şunlardır: Enginar, taze patates, marul, taze fasulye, salatalık, çilek. 

Temmuz ayında pişenlerin bazıları da şöyle: Vişne, kiraz, karpuz, mısır, üzüm, taze ceviz, dut, kırmızı erik…

Hangi bölgede, hangi sebze ve meyveler, hangi ayda “pişmesini” tamamlıyor, bu konuda listeyi uzatmamız mümkün. Bunların bir kısmını zaten biz de kendi çevremizde gözlemliyoruz, bir kısmını da uzmanlar açıklıyorlar.

Burada kesin ve önemli olan husus, bütün yiyeceklerin zahirde vücut bulmasından sonra, gereken tat ve kıvama ulaşabilmesi için mutlaka bir “pişme” işlemine tabi tutulduğu gerçeğidir. Bu gerçek bizi zorunlu olarak “ocak” ya da “kazan” çağrışımına götürür. Doğalgazlı ya da elektrikli ocaklar çıkmadan önce yiyecekler “kazan”a konur, altına çalı veya odun parçaları konarak ateş yakılır, böylece yiyecekler pişirilirdi. Günümüzde artık bu işlem daha pratik, daha kolay ve daha seri oluyor! Ama hiçbir yemeği pişmemiş, ya da az pişmiş haliyle yemiyoruz.

Tarla ve bahçelerimizdeki yiyeceklerin olgunlaşıp pişmesine gelince; burada çok planlı, çok bilinçli ve çok düzenli bir gerçeklik görüyoruz. Bütün sebzeler ve meyveler ham bırakılmadan, ama diğer taraftan da yakılıp küle dönüştürülmeden tam kıvamında güzel bir şekilde pişiriliyor, tatlandırılıyor, lezzetlendiriliyor!

Bu pişirilme ve lezzetlendirmenin bir İradeye, bir Kudrete delâlet ettiği çok açık olarak gözleniyor! Aşçıyı görmüyoruz, ama bunca lezzetli yemekler onun varlığını, birliğini, irade ve kudret sahibi olduğunu güneş gibi gösteriyor!

Üstad Bediuzzaman Said Nursî, dünyadaki bütün tarla ve bahçelere işaret ederek bunların, içinde her çeşit leziz yiyeceklerin hazırlanıp pişirildiği bir“kudret kazanı” olduğunu belirtiyor: “Her bir bostan “Bismillah” der. Matbaha-i Kudretten bir kazan olur ki, çeşit çeşit pek çok muhtelif leziz taamlar, içinde beraber pişiriliyor”, diyor.

Her bahçenin, bahçedeki her ürünün “Bismillah” demesi, onların var oluşundan pişirilip olgunlaşmasına kadar her aşamada Allah namına hareket etmeleri, O’nun isim ve özelliklerini yansıtmaları anlamına geliyor. Yani her bostana, bostandaki her ürüne baktığımızda, onların kendilerinde veya çevrelerinde onlara bu kıvamı, bu lezzeti, bu pişmeyi, bu olgunluğu verecek bir kabiliyet, bilinç ve güç görmüyoruz. O zaman anlıyoruz ki bizim görmediğimiz, ama varlığı aşikâr olan Gaybî bir el, bütün bu yiyecekleri o kazanda kaynatıyor, hazırlıyor, pişiriyor, bize sunuyor!

Bize düşen bütün varlıkların hal diliyle “Bismillah” dediklerini görüp duyabilmek ve o küllî “Bismillaha” irademizle katılabilmektir!

Okunma Sayısı: 1503
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı