"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tevhidi yaşama pratiği olarak sünnet

Hüseyin Şahinoğlu
05 Mart 2020, Perşembe
Sonuç itibariyle Allah’ın gönderdiği son elçi olarak Resul-i Ekrem’in (asm) vahyin ışığında söylediği her “sözü”, yaptığı her “fiili” ve sergilediği “halinde” de, vahyin ve âlemin en temel mesajı olan “tevhid mührü”nü görmek ve fark etmek mümkündür. Çünkü sünnet bütün tasnifi ve çeşitleri itibariyle, özünde “tevhid” hakikatinin pratiğe yansıması keyfiyetinden başka bir şey değildir.

İlgili literatürde tarif edildiği üzere sünnet, Resulullah’ın (asm) söz, uygulama ve takrirleridir. Bu tanımdaki “söz” onun hadisleri, “uygulama” onun fiil ve davranışları, “takrir”de gördüğü bir olay ya da uygulamayı reddetmeyip dolaylı olarak onayladığını gösteren tutumları demek oluyor.

Öncelikle belirtelim ki, sünneti anlamada en temel usûlî prensip, onun gerçekte “tevhidin hayata geçirilme pratiği olduğunu” bilip dikkate almaktır. Çünkü diğer peygamberler gibi Resul-i Ekrem’in (asm) getirdiği, daha doğrusu Allah’ın onunla gönderdiği en temel mesaj “tevhid”dir. Yani bütün varlıkların ve olayların Var Edicinin birliğine ve O’nun özelliklerine (esmasına) işaret ettiği gerçeğini görüp, O’nu, şeriki veya ortağı olduğundan nefyetmektir. Bu hakikat “Lâ ilâhe illallah” kelimesiyle ifade edilir. Bundan dolayıdır ki Resul-ü Ekrem (asm) bir hadisinde, “fazilet bakımından en üstün olan zikir ‘Lâ ilahe illallah’tır” buyurmuştur (İbn Mâce, “Edeb”, 55).

Üstad Hazretleri’nin de işaret ettiği gibi, “Lâ ilâhe illallah” cümlesindeki “Allah” lâfzı bütün ilâhî özellikleri yani isimleri kapsadığı için, bu ifade aynı zamanda “Lâ hâlıka illallah”, “Lâ mâlike illallah”, “Lâ rahîme illallah”, “Lâ muhsine illallah” gibi yüzlerce anlamı içinde barındırıyor.

Tevhid sadece Hz. Peygamber’in (asm) değil, Hz. Adem’den (as) kendisine kadar gönderilmiş olan bütün peygamberlerin ana mesajı, dolayısıyla da hayatlarında gerçekleştirdikleri ana sünnetidir.

Tevhid bütün unsur ve boyutlarıyla peygamberlerin olduğu kadar onlara indirilen semavî kitapların da temelidir. Yüzü “suhuf” olmak üzere dört kitabın da özeti “Lâ ilahe illallah” hakikatidir. Bunu Yunus Emre şöyle dillendiriyor: “Taştı rahmet deryası/ Gark oldu cümle asi/ Dört kitabın manası/ Lâ ilahe illallah”

Öte yandan “Lâ ilahe illallah” hakikati, vahyin olduğu gibi yaratılışın yani fizikî âlemin de ana mesajıdır. Âlemde bulunan en küçük varlıktan en büyüğüne kadar her şey manen; yaratma, kudret, ilim, irade, intizam, güzellik v.b. gibi bütün güzel özelliklerin Tek Bir Yaratıcıya ait olup O’nun hiçbir şekilde “ortağı, benzeri, dengi…” olmadığını, olamayacağını dillendiriyor.

İşte sünnet, vahyin ve kâinat kitabının bu temel mesajının hayata geçirilmesi pratiğinin adıdır. Ne var ki toplumumuzda, sünnet denildiğinde, çoğunlukla sakal bırakma, misvak kullanma, suyu üç yudumda içme gibi uygulamalar akla geliyor. Bunlar sünnet olmakla beraber sünnetin “adâb” tabir edilen sınıfına giriyor. Asıl sünnet yani Resulullah’ın (asm) hayatına yansıttığı hakikat “tevhit” olup diğer bütün sünnetler “tevhid” hakikatinin pratikte uygulanmasından ibarettir!

O halde rahatlıkla denilebilir ki Allah’a, meleklerine, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere iman etmek sünnettir. Namaz, oruç, hac, zekât gibi Allah’ın farz kıldığı ibadetleri yerine getirmek sünnettir. Allah’a daha çok yaklaşmak için farz namazların evvelinde veya ahirinde namaz kılmak, teheccüde kalkmak sünnettir. İnsanlar arası ilişkilerde selâmlaşmak, güler yüz göstermek, iyilik etmek, misafire ikramda bulunmak sünnettir. Yemeğe besmele ile başlamak, suyu üç yudumda içmek, sağ yanı üzere yatmak sünnettir… Üstad Hazretleri sünnetin, Resulullah’ın (asm) “akvali, efâli, ahvali” olmak üzere üç menbaı olduğunu kaydettikten sonra bunları “farzlar”, “nafileler”, “âdet-i hasene” olarak tasnif etmesi oldukça anlamlıdır.

Sünnetin, işaret edilen farz, vacip, nafile ve âdât kısmı olmak üzere bütün çeşitlerinin altında tevhid mührü vardır. İşte sünneti anlamak, Resulullah’ın (asm) anlayış ve tatbikatındaki “tevhid mührünü” görmek demektir. İman esaslarını tasdikteki sünnet zaten apaçık karakteri itibariyle “tevhid” mührünü taşıyor. Farz ibadetler de O’nun emri olması itibariyle tevhid mührünü yansıtıyor. Söz gelimi zekâtta, malı verenin Vahid-i Ehad olduğunun tahatturu vardır. İnsanlar arası ilişkilerde söz konusu olan sünnette de tevhid mührü, dikkat edildiğinde kolayca görülebilir. Söz gelimi, selâmlaşma sünnetinde esenliğin kaynağı olarak Allah’ın “selâm” ismine, misafire ikramda Allah’ın “kerim ve mükrim” isimlerine, insanlara iyilikte bulunma sünnetinde Allah’ın “berr” ismine, herkese ve her şeye şefkat ve merhametle yaklaşma sünnetinde Allah’ın “rahîm” ismine işaret olduğu ve neticede bunların her birinin “tevhid mührünü” gösterdiği açık bir şekilde fark edilebiliyor.

Sonuç itibariyle Allah’ın gönderdiği son elçi olarak Resul-i Ekrem’in (asm) vahyin ışığında söylediği her “sözü”, yaptığı her “fiili” ve sergilediği “halinde” de, vahyin ve âlemin en temel mesajı olan “tevhid mührü”nü görmek ve fark etmek mümkündür. Çünkü sünnet bütün tasnifi ve çeşitleri itibariyle, özünde “tevhid” hakikatinin pratiğe yansıması keyfiyetinden başka bir şey değildir.

Ne mutlu tevhid mührünü görerek Sünnet-i Seniyyeye ittiba edenlere! Ne mutlu bu manaları itibariyle Sünnet-i Seniyyeden hissesi ziyade olan bahtiyarlara!

Okunma Sayısı: 2246
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı