“Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?”
Feride Çiçekoğlu’nun “Uçurtmayı Vurmasınlar” isimli eserinde, çocuk mahkûm(!) Barış’ın sorusudur bu.
Eserle aynı ismi taşıyan 1989 yapımı filmle şöhrete kavuşan kitapta; âdi bir suçtan mahkûm olan annesi yüzünden cezaevinde büyümek zorunda kalan dört yaşındaki Barış’ın hikâyesi anlatılır.
12 Eylül dönemini konu alan hikâyede, düşünce suçlularından İnci Ablasının cezaevine girmesiyle değişir küçük Barış’ın hayatı.
İnci’ye sorduğu sorular ile hayatı tanıyan Barış, bir gün avludayken hayatında ilk kez bir uçurtma görür. Kuşlara benzettiği ama kuş gibi de olmayan bu nesneyi bir koşu gidip koğuştaki İnci’ye sormak ister. Avluya çıktıklarında uçurtma kaybolmuştur.
Hapishane avlusuna bir tebeşirle çizerek tarif ettiği uçurtma, o günden sonra Barış ve hapishanedekiler için özgürlük ve umudun simgesi olmuştur.
Hatta öyle ki tahliye günü gelen İnci, ararlarında özel bir bağ kurulan Barış’la vedalaşmaya cesaret edemediğinden, o uyurken terk eder hapishaneyi. Barış’a bıraktığı mektupta; “bir gün uçurtma olarak gelip seni alacağım” diye yazar.
İnci’nin vedasıyla yıkılan küçük Barış’ın günleri, avluda gökyüzünü seyretmekle ve uçurtma beklemekle geçer. Hapishane avlusu üzerinde uçan bir uçurtma, küçük Barış’la birlikte tüm hapishaneyi sevince boğar. İnci gelmiştir…
Barış için, Barış kadar sevinen ve uçurtmayı izlemeye koyulan mahkûmlar, cezaevi yönetimini rahatsız eder. Barış’ın avluya tebeşirle çizdiği uçurtmayı defalarca askerlere sildiren cezaevi müdürü, bu kere de gökyüzünde uçan uçurtma için vur emri verir.
Hatta jandarmaların elinden aldığı tüfekle, kendisi dahi ateş eder uçurtmaya. Çünkü hürriyetlerini elinden aldığı mahkûmlara, umudu ve sevinci bile çok görmektedir.
Bahsini ettiğimiz filmin üzerinden geçen otuz küsur yılda, eserdeki hikâyeden daha dramatik olayların yaşandığı ülkemiz, maalesef bu konuda da sınıfta kaldı.
Cezaevinde annelerinin yanında kalan 0-6 yaş arası çocukların sayısı 2021 yılı verilerine göre 345.
Çocuk işçi ve 12-18 yaş arasındaki tutuklu ve hükümlü çocuk mahkûmların sayısı da her geçen yıl artıyor. Cezaevlerinde bulunan çocukların sayısı 3 binin üzerinde.
“Bizim göğümüzün yalnızca gündüzü var. Senin göğünde akşam oluyor mu İnci” diye soran Barış misali, geceleri gökyüzünü ve yıldızları göremeden büyüyen ve kanunen isimlerine suçlu yerine “suça sürüklenen çocuk” denilen çocuklarımızdan daha kaç film çıkar?
Sürüklenen yıldızlarımızdan birisi de Yusuf Kerim. 6 yaşındaki kanser hastası Yusuf Kerim’in, cezaevindeki annesine izin verilmemiş, sosyal medyada kampanyalar düzenlense de Yusuf Kerim annesine kavuşamamıştı.
Yusuf Kerim’i de annesine kavuşturacak; çocuklarının hastalığı sebebiyle, kadın hükümlülerin infazlarını erteleyecek kanun Meclis’ten geçti.
Ancak kanun Resmi Gazete’de yayınlanmasına rağmen, Milletvekili Gergerlioğlu’nun verdiği bilgiye göre, Yusuf Kerim annesine hâlâ kavuşabilmiş değil. Dosya savcının önünde bekliyor!
Bir “öcü” davası uğruna, bir çocuktan esirgeniyor, bir annenin öpücüğü:
Sapan kırılınca, kıymık batınca, kuşlar ölünce.
Yaralar iyileşir, iğne acıtmaz, anne öpünce…