Dinî hakikatler nur, günümüzdeki siyaset topuz gibidir. İnsanlar bir elinde nur, diğer elinde topuz tutan bir hocaya karşı mütehayyir kalırlar. “Acaba bizi nur ile celp edip topuzla mı dövecek?” diye düşünürler. 1
Her devirdeki hâkim siyasîler, halkın desteğini almak için onların itimat ettiği din âlimlerini kendilerine destekçi yapmaya çalışırlar. Gerçek âlimler bunu bildiklerinden, hak ile batılın birbirine karıştırıldığı siyasetin günahına ortak olmamak için onun manyetik alanına girmemişlerdir.
Ezcümle İmam Azam Ebu Hanife, Halife Mansur’un Bağdat kadılığı (Adalet Bakanlığı) vazifesi teklifini elinin tersiyle itmiş, bu yüzden zindana atılmış, işkence altında vefat etmiştir. İmam Malik, dindar bir halife olan Harun Reşit’ten uzak durmuş, onun “ Ya İmam! Sarayıma gel. Çocuklarıma hadis öğret” teklifine karşı, “Ey Müminlerin Emiri! Senin sarayına gelirsem, dini zelil etmiş olurum. Benim okulum var. Çocuklarını oraya gönder, diğerleriyle birlikte onlara ilim öğreteyim” demiştir.
Bediüzzaman Said Nursî, dindar da olsa, hiçbir zaman devrinin hâkim siyasîlerinin kontrolüne girmemiş, dünyasını mamur edecek servet tekliflerini geri çevirmiştir.
O, Cumhuriyetin kurucuları tarafından, onlarla beraber çalışma karşılığında kendisine teklif edilen Ankara’da bir köşk, milletvekilliği, 300 Lira (üç yüz altın) maaş ve Doğunun Umumî vaizlik makamını kabul etmemiştir. Bu ret sebebiyle kendisine 28 sene süren hapis, sürgün, baskı, gözaltı zulümleri uygulanmış, ama o pes etmemiş, müspet hareketle iman ve Kur’an hizmetini devam ettirmiştir.
Bediüzzaman, siyasetin manyetik alanına girmeden mukteza-ı hale mutabık bir şekilde, yaşadığı dönemin siyasîlerine tavsiyelerde bulunmuştur. Sultan İkinci Abdulhamid’i iyi icraatlarında tebrik, istibdat ve zulüm gibi uygulamalarında uyarmıştır.2 O, Cumhuriyetin kuruluş safhasında yeni kurulacak rejimin sağlam temellere bina edilmesi için, TBMM’de beyanname neşretmiştir.3
O, 1950 öncesi tek parti döneminde CHP genel Sekreteri Hilmi Uran’a, 4 1950’den sonraki çok partili demokrasi sürecinde Başbakan Adanan Menderes’e yazdığı mektuplarda,5 din, vatan ve millet hayrına olan icraatları tebrik, yanlışları ikaz vazifesini yapmıştır.
Son söz: Zamanımızın din âlimleri, diyanet, cemaat ve tarikat mensupları Kur’an hakikatlerine hizmette başarılı olmak istiyorlarsa, siyasete bakışta yukarıda adı geçen dinî şahsiyetleri örnek almaları gerekmektedir.
Günümüzün hâkim siyasîlerin sadece iyiliklerine bakarak, fahiş hatalarına göz kapayıp, onların meddahı olan din görevlileri, ellerindeki elmas kıymetindeki nurların değerini düşürürler. Günümüzde toplumda yaşanan korkutucu iman ve Ahlâk buhranın bir sebebi bu olsa gerektir.
Dipnotlar:
1 - Mektubat, (2017), s.62.;
2 - Divan-ı Harbi Örfi, YAN, (2011), s.56 vd. ;
3 - Mesnevi Nuriye, (2017), s.112 vd. ;
4 - Emirdağ L., YAN 2016, s.253 vd. ;
5 - Age, s.500 vd