Şeytan şüpheyi önce kalbe atar, kalp onu kabul etmez ise, onu şüpheden şetim denen sövmeye benzer pis hatıralar ve edebe uymayan çirkin tasvirler haline dönüştürür.
Şeytanın bu tuzağının farkında olmayan kişi, aklına gelen bu pis hatıralar ve çirkin tasvirler sebebiyle heyecanlanarak telâşa kapılır. Böylece kalbinin bozulduğunu, dinî mukaddeslere karşı saygısızlık yaptığını, hatta Cenab-ı Hakk’a karşı edepsizlikte bulunduğunu zannedip bunalıma düşer, içine kapanır, insanlardan uzaklaşarak gaflete ve sefahate yönelir, kendini perişan eder.
Halbuki akla gelen bu çirkin hayaller, kalbin malı değildir. Kalbin malı olmamasının delili, kalbin onların varlığından rahatsız olmasıdır.
Bu çirkin hayaller kalbin yakınındaki lümme-i Şeytaniye denen Şeytana tahsis edilen bölümden gelmektedir.
Şeytan, insanı tuzağa düşürmek için bu kötü düşünceleri Lümme-i Şeytaniyeden insanın hayaline getirmektedir.
Vesvesenin zararı, bu vesveseden dolayı zarara maruz kalındığını düşünmektir.
Çünkü hükümsüz, kalbin tasdikinden geçmeyen bir hayalî hakikat zannetmek, insana zarar verir. Şeytanın işini kalbine mal eder.
Bu işin çaresi: Bu vesveseleri dikkate almayıp onlarla ilgilenmemektir.
Sözler, s. 248.