CEVAP: İman yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değildir. Onun, bir çekirdekten koca bir hurma ağacına, eldeki aynada görünen misalî bir güneşcikten deniz yüzündeki aksine kadar mertebe ve inkişafları vardır.
Taklidî/babadan atadan öğrenilen iman çabuk şüphelere maruz kalabilir. Ondan çok kuvvetli ve geniş olan tahkikî / araştırmaya dayanan imanın ise çok mertebeleri vardır:
1. İlme’l yakîn, ilimle elde edilen imanın mertebesi, çok burhanların kuvvetiyle hücum eden binlerce şüpheye karşı dayanır.
2. Ayne’l yakîn, gözle görürcesine olan imanın ise İlâhî isimler sayısınca tezahür mertebeleri vardır. Bu iman sahipleri, bütün kâinatı bir Kur’ân gibi okuyabilecek derecesine gelir.
3. Hakka’l yakîn, duyularla hissedilecek derecedeki imanın ise çok mertebeleri olup, bu seviyeye gelen iman sahiplerine, şübehat orduları hücum etse de bir halt edemezler.
(Emirdağ Lâhikası 2, s. 134-135)
Fotoğraf: Erhan Akkaya