"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Osmanlıların vatanlarına dönüşü

M. Latif SALİHOĞLU
16 Haziran 2025, Pazartesi
GÜNÜN TARİHİ: 16 Haziran 1952

Osmanlı hanedanına mensup fertlerin hudut haricine çıkarılması, 3 Mart 1924’te alınan bir karar ile başladı. Hayatta olanların vatanlarına geri dönebilmelerini sağlayan karar ise, 16 Haziran 1952’de alındı.

3 Mart 1924, aynı zamanda “Hilâfetin kaldırılması”na ve “Medreselerin kapatılması”na dair kararların da alındığı tarihtir.

Bu noktada, yüz yıldır tatminkâr bir cevabı verilemeyen soru işaretlerinden biri şudur: Osmanlı hanedanı mensuplarının sınır dışı edilmesi işi, neden Meclis’te “Saltanatın kaldırılması”na dair kararın alındığı 1 Kasım 1922’de değil de, din ve İslâmiyet adına ne varsa lağvedildiği ve âdeta hayattan silinmeye çalışıldığı 3 Mart 1924’ten itibaren başladı?

Bu dehşetli muamelenin muhtemel bir cevabı şu olsa gerektir: Osmanlı, kendini İslâmiyete fedâ ve milliyetini İslâmiyet ile mezcettiği için bu ağır bedeli ödemek durumunda kaldı. Bu da demektir ki, Osmanlıya düşman olanlar, aynı zamanda bilerek-bilmeyerek İslâma da düşmanlık edenlerdir.

Her ne ise, biz dönelim, insanlık dışı bir muamele ile vatandaşlık hakları ellerinden alınarak hudut haricine çıkarılan Osmanlı efradının 1952’den sonra tekrar vatanlarına dönmelerine dair trajedik hikâyenin detaylarına…

«

Dinî itikadı kuvvetli olan Menderes, aynı zamanda Osmanlı'ya hayran bir devlet adamıydı. Menderes, 28 sene evvel Osmanlı efradına revâ görülen haksızlığı peyderpey kaldırmak istiyordu.

Ne var ki, bu ve benzeri bazı meselede Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'la anlaşamıyordu. Buna rağmen, yine de inandığı hakikatleri hayata geçirmekten geri kalmadı.

1950 senesinin Haziran ayı ortalarında "Muhammedî Ezan"ın eski hürriyetine kavuşması için elinden gelen her türlü gayreti göstererek "İslâm kahramanı" hüviyetini kazanan Menderes, iki yıl sonra ecdadına karşı beslediği vefa duygusunun bir eseri olarak, Osmanlı Hanedanına mensup hanımlar ile vefat etmiş şahsiyetlerin Türkiye topraklarına avdet edebilmelerini kolaylaştıran bir kànunî düzenlemeye de imza attı.

«

1924'te hudut harici edilen Osmanlı Hanedanı mensupları için kabul edilen kanun metninde "Türkiye Cumhuriyeti sınırları dahilinde ikamet etmek hakkından ebediyyen men'edilmişlerdir" ifadesi yer alıyordu.

Başbakan Menderes, işte o vahşiyane "ebedî yasağın" önüne geçerek, bunun ömrünü 28 yıla indirgemiş oldu.

16 Haziran 1952'de Meclis tarafından kabul edilen yeni kànun, Resmî Gazetede aynen şu başlıkla neşredildi: "Hilâfetin ilgasına ve Hanedan–ı Osmani’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair (3 Mart 1924 tarihli) kànunun değiştirilmesi ve aynı kànuna bazı maddeler eklenmesi hakkında kanun."

5958 sayılı bu kanunun maddeleri arasında ise, dikkate değer şu ifadeler yer alıyor:

1. Kaldırılan (ilga edilen) Hilâfet ve Osmanlı saltanatı hanedanının padişahlar sülbünden (neslinden) olan erkek çocuklarının Türkiye’ye gelmesi yasaklanmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, Türkiye’ye gelebilirler.

2. Türkiye’ye gelebileceklerin müracaatları halinde, herhangi bir şart aranmaksızın vatandaşlığa kabul edilmelerine Bakanlar Kurulu karar verir.

3. Vatandaşlığa kabul edilenler, bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren umumî hükümler dairesinde mal–mülk edinebilirler.

İşte, bu tarihten itibaren, Osmanlı Hanedanına mensup hayattaki bazı hanımlar ile bir kısım vefat etmiş olanların mezarları Türkiye'ye nakledildi.

Aynı sene içinde mezarı İsviçre'den Eyüpsultan Kabristanı'na nakledilenler arasında, Ahrarların liderlerinden Prens Sabahaddin Bey de var.

«

Türkiye'ye avdet ettikten sonra kiralık evlerde ikamet etmek mecburiyetinde kalan Osmanlı hanımlarına maddî–mânevî en büyük desteği verenlerin başında, yine Adnan Menderes ve ailesi geliyor.

1952'den tâ 1960'taki darbe tarihine kadar yaşlı Osmanlı hanımlarının (Teşvikiye civarındaki) ev kiralarını ödeyen Menderes, işkenceli Yassıada günlerinde dahi onları unutmamış ve gerekli yardımların yapılması için çırpınıp durmuştur. Eşi Berrin Hanıma, “Varsa elinde yüzük-alyans bir şeyler, satın da kiralarını ödeyiverin” kadirşinaslığında bulunmuştur.

Okunma Sayısı: 1170
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Kaşlıoğlu

    16.6.2025 20:00:00

    Sayın KURUKAHVECİ Hanımefendi ! MÜ’MİNLERDE nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.Bediüzzaman Said Nursî Mektubat Risalesi 22.Mektup. Uhuvvet Risalesi. Madem Yeni Asya Gazetesi'ndeki hiç bir makaleyi beğenmiyorsunuz niçin bu gazeteyi okuyorsunuz ? Eğer yalnızca tenkit etmek için okuyorsanız badiheva uğraşmayın;üflemekle güneşi söndüremezsiniz !

  • Salih baş

    16.6.2025 18:57:02

    Pelin abla sen ilahiyatçısın herhalde Kur'an da kişi ana babasının hatalarından mesul tutulmaz diyor Allah u teâlâ biz kime uyacağız

  • yahya

    16.6.2025 18:13:55

    Ülkemizi terk etmek zorunda kalanların kıymetini ne zaman anlayacağız? Sadece bir özür ile mi geçiştireceğiz? Dün ile bugün kavga edince, kaybeden yarın oluyor.

  • Abdullah

    16.6.2025 16:58:20

    Bazı insanlar mertçe ve açıkça yorum larını yazmak yerine başkalarının yazıla tını kopyalayarak yazmayı tercih ediyor lar.Bu mertliğe sığmaz.İnsan haysiyet ve şerefin de sığmaz.Açık ve net olarak ne demek istediğini yaz.Yorumunu yap .Hakaret ve küfür etmeden yap.Fikir ve düşünce olarak ortaya koy.İnsana, me deni kişilere bu yakışır.Mesleğimiz fikir ve düşünce, ilim ve marifetle insanları ikna mesleğidir.Cerbeze yapmadan, his siyat ve tarafgirliğe girmeden fikir ve düşüncelerini azami hürriyet içinde be yan et.Doğru ise istifade edilir, yanlışsa bunlar tashih edilir.Bu tarzda karşılıklı müzakereler yapılır.Herkes şunu bilsin ki hakaret ve küfür bir Müslümana ve medeni insanlara yakışmaz, çirkin dav ranışlardır.Ve bu tarz bir tahrip tarzıdır Herkes bunları yapabilir, ama kimseye şeref kazandırmaz Sahibini rezil eder.

  • S. Pelin Kurukahveci

    16.6.2025 10:53:44

    Halk partisi zihniyetine dair çok güzel bir örnek. Şu zulmü görüp de halk partisinin iktidarına onay verilmez.

  • HASAN DOĞAN

    16.6.2025 00:20:35

    LEFÎ HUSRİN Allah, inayet ve himayet altındaki ulvî-kudsî bir dâvâya BİLEREK ihanet edenleri bu dünyada da azap çektire çektire cezalandırarak kaybettirir. Aynı ihanete BİLMEYEREK taraf olan, destek veren, arka çıkan çok bilmiş gafillere de kaybettireceğinden zerre şüphem yoktur vesselam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar