Zaman zaman bazı art niyetli çevreler tarafından, “Devletin Diyanet Teşkilâtı vardır. Cemaat ve tarikatlara ihtiyaç yoktur. Eğer var olacaklarsa, üzerlerinde devletin sıkı denetim ve kontrolü sağlanmalıdır.” Diğer bazılarından “ Cemaatlerin kökü kazınmalıdır” tarzında toplumda dinî yapılar aleyhinde algı operasyonu devreye sokulmaktadır. Bugünlerde bunun işaretleri verilmeye başlandı.
Ne yazık ki 15 Temmuz uğursuz darbe teşebbüsü sürecinden sonra, toplumun mühim bir kesimi, bu kara propagandanın etkisinde kalarak bu yapılara menfî bir tavır takındığı müşahede edilmektedir.
Bir ülkede insanlar, sadece kanun ve inzibat korkusu ile kötülük yapmaktan, suç işlemekten, birbirlerine ve başkalarına zarar vermekten engellenemezler. Onların akıl, kalp ve ruh yönünden irşad edilmeleri lâzımdır. Bunun için onların doğru bir şekilde iman ve ahlâk eğitimine ihtiyaçları vardır. İşte sivil dinî yapıların varlık sebebi bu vazifeyi yapmaktır.
CEMAATLER ASAYİŞE DESTEK VERMEKTEDİRLER
Cemaatlerden Nur Talebeleri gibi bir kısmı iman takviyesi yaparken, diğer bir bölümü Kur’ân eğitimine ağırlık vermektedir. Tarikatlar da, ahlâkî irşad vazifesini ifa etmektedirler. “Dinsiz on serserinin idaresi, bin mütedeyyin kişinin idaresinden daha zordur” kaidesi gereğince onlar, bu vazifeyi yapmakla aslında asayişin temini yönünden devletin güvenlik güçlerine yardımcı olmaktadırlar.
Nitekim bu yapılar, zor şartlarda vaaz ve irşadlarıyla kitlelere sabır ve itidal telkin etmeselerdi, siyasîlerin yanlış politikaları sonucu hâsıl olan sosyal ve ekonomik krizden bunalan toplumda suçlar pıtrak gibi çoğalır, güvenlik güçlerinin önlemekte aciz kalacakları sosyal patlamalar, yağma ve çatışmalar yaşanırdı.
Cemaat ve tarikatlar, bu mühim vazifelerini başarılı bir şekilde yapabilmeleri için, Yeni Asya Camiası gibi istiğna düsturu ile hareket ederek devletten ve hâkim siyasîlerden maddî destek talep veya kabul etmemeleri lâzımdır. Kendi yağlarıyla kavrulmaları, devlet ve siyasîlerle çatışmadan siyaset üstü, sivil, Allah rızasına endeksli, bütün toplum fertlerini kucaklayan bir anlayışla hizmet yapmaları lâzımdır.
DEVLETİN KONTROLÜNDEKİ DİNÎ HİZMET ETKİLİ OLMAZ
Günümüzde devletin kontrolünde doksan bine yakın cami, iki yüz binlik kadrosuyla din hizmeti yapan Diyanet teşkilâtına, sayısız cemaat ve tarikatın varlığına rağmen, ülkede iman ve ahlâk buhranı tavan yapmıştır. Gençlik deizm ve ateizm’e kaymaktadır. Toplumda dindarlık endeksi aşağıya doğru kaymaktadır. Bunun en büyük sebeplerinden biri; bu yapıların rahat bırakılmamalarıdır.
Bir taraftan derin devlet, baskı yaparak onları Kemalizm ile barıştırmaya çalışırken, diğer yandan dindar kimlikli hâkim siyasîler maddî imkân, makam-mevki tuzaklarıyla onları kendilerine biat ettirmeye zorlamaktadır. Yeni Asya ve bazı cemaatler gibi biat etmek istemeyenleri korkutarak ve değişik şekillerde tehdit ederek huzursuz yapılmaktadır. Bu durum onların hasbî ve uhrevî hizmetlerinin ihlâsını bozup sulandırmakta ve çalışmalarının toplum nezdindeki etkilerini azaltmaktadır.
Kanunlara aykırı faaliyetleri olmadığı sürece, devlet ve hâkim siyaset, toplumu iman ve ahlâk yönünden eğiterek dolaylı bir şekilde ülkenin asayişine hizmet eden bu yapıların, işlerini rahat yapabilmeleri için yakalarını bırakmalıdır.