Bir adres gösterene ve bir çay ikram edene teşekkür ediyoruz.
İştihalı bir midemizin bütün ihtiyaçlarını yeryüzü sofrasında yaratan Hâlıkımıza daha çok şükretmemiz gerekmez mi? Samed ve Vedûd olan Rabbimizi, küllî şükür ve teşekkür olan namazla sevmemiz en doğru olanı değil midir.
Çünkü, dünyada yaptığımız iyilikler, hayırlar, ibadetler ve hamdler ahirette Cennet nimetlerine dönüşecektir. Cennette azık ve rızık olacaktır. Dünyada yeyip içtiğimiz nimetlere karşı zikir, fikir ve şükür görevinde bulunursak, bu nimetler bitip tükenmeyen lezzetli cennet nimetlerine dönüşecektir.
“Hatta dünyada yediğin meyve üstünde söylediğin “Elhamdülillah” kelimesi, Cennet meyvesi olarak tecessüm ettirilip, sana takdim edilir. Burada meyve yersin, orada elhamdülillah yersin!” (Sözler, s. 590.)
Sevgili ve şefkatli Nebîmiz sallallâhu aleyhi ve sellem, “Allahu Tealâ, kulunun yemek yedikten yahut bir şey içtikten sonra kendisine ‘Elhamdulillah’ diyerek hamdetmesinden razı olur” buyurmuştur. (R. Sâlihîn, c.1/140)
Rezzak, Samed ve Vedûd olan Rabbimizin rızasını kazanmak ve Cennetin lezîz ve zevkli nimetlerinden mahrum kalmamak için; nimetlerden istifade ederken, başta Bismillah diyerek Allah’tan izin almalıyız.
Lezzetli, tatlı, renk renk ve sanatlı yiyecekleri yerken de: “Ya Rabbi! Bu nimetlerin üzerine tevhid, Samed, Vedûd, Rab, Rahman, Rahîm ve Rezzak mührünü vurmuşsun. Bu nimetleri ne güzel, ne sanatlı ve ne tatlı yaratmışsın!” diyerek de tefekkür etmeliyiz. Mana-yı harfî ile bakıp, bu güzel nimetleri güzel okumalıyız. Sonunda da, “Elhamdulillah” diyerek hamd ve teşekkür etmeliyiz.
İman, şükür, teşekkür, tefekkür, Bismillah, Elhamdülillah, namaz, ümit, Kur’ân ve sünnet üzere kalınız.