Çünkü, başkalarına bir şeyler anlatan ve tebliğ görevini yapan kimse, anlattıklarını yaşamaz ise tesirli ve etkili olamaz. Ayrıca ahirette de ceza ve azap vardır.

Bir kimse sigara içiyor, gıybet edip laf taşıyor ve bu günahları da başkasına yasaklıyorsa, bunda başarılı ve etkili olamaz.

Cenab-ı Hak Kur’ân'da başta beni ve diğer insanları şöyle ikaz ediyor: "Kitabı okuduğunuz halde insanlara ma'rufu emredip kendinizi unutuyor musunuz? Yoksa akıllarınız ermiyor mu?" (Bakara: 44.)

"Ey îman edenler! Yapmayacağınız işleri niçin söylüyorsunuz? Allâh nezdinde en büyük günah yapmayacağınız şeyleri söylemenizdir." (Saf: 2-3.)

Şuayb peygamber: "Size yasak ettiğim şeyleri kendim yapmak suretiyle size muhalefet yapmak istemiyorum." diyor. (Hûd: 88.)

Enbiya ve ihlâslı âlimler yapmadıkları ve yaşamadıkları şeyleri nâstan istememişlerdir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri de, "Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı İngiliz, dindeki kayıtsızlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hatta diyebilirim ki, Yunan kadar İslâm'a zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmâli a'mâle tebdil etmeniz gerekir" diyor. "(T. Hayat, s.126.)

Ebu Zeyd Üsame bin Zeyd bin Hârise (ra) rivayete göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde bir kimse getirilip Cehenneme atılır. Bağırsakları karnından dışarı çıkıp fırlar. Ve o vaziyette değirmen çeviren merkep gibi döner. Cehennemdekiler onun yanına toplanırlar ve: Ya filân! Bu ne hal? Bize ma'rufu emreden, iyilikleri ve helâl şeyleri emreden sen değil miydin? Bizi kötülük, günah ve münkerden alıkoyan sen değil miydin?

O da: Evet, ma'rufu iyilikleri emrederdim; lâkin onu yapmazdım. Münkerden, kötülük ve günahlardan sizi alıkoyardım da onu kendim yapardım, der." (R. Sâlihîn, 1/196)

İman, İslâm, ihlâs, ilim, sabır, şükür, şevk, ümit, Kur'ân ve sünnet üzere kalınız.