Demirkazık, Kutup yıldızı, Şimal Yıldızı ya da Kuzey Yıldızı olarak anılır Kutup Yıldızı.
Kutup Yıldızı en parlak yıldızlardan ve diğer gökcisimlerinin aksine gün boyunca yer değiştirmez ve hep kuzeyi gösterir, bu sebeple insanlar tarih boyunca yön bulma ve seyir amacıyla kullanmıştır. Kutup Yıldızının yıldızlar arasındaki farklı konumu bundandır. Nur Talebeleri ile benzer yönleri çoktur Kutup Yıldızı’nın.
İlk insan ile birlikte küfür ve şer hak ile mücadele halindedir, her dönemde değişik şekillerde devam etti bu mücadele. Her peygamber ümmeti ile bu mücadelenin içinde oldu. İsa (as) on iki havari ile Peygamberimiz Muhammed (asm) sahabe ile bu mücadeleyi yürüttü. Asrımızda da bu mücadeleyi Kur’ân kaynaklı çağa mesaj olan Risale-i Nur vasıtası ile Bediüzzaman ve Talebeleri ile yürütmektedir.
Risale-i Nur hizmetlerini yürütenleri Bediüzzaman dost, kardeş ve talebe diye tasnif ederek çeşitli sorumluluklar yüklemiştir. Bediüzzaman Said Nursî Talebeyi “Sözler’i kendi malı ve telifi gibi hissedip sahib çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin” (Mektubat-26.mektup) şeklinde ifade ediyor. Nur Talebelerine dost ve kardeşten daha çok sorumluluk yüklenmiştir. Bu sebeple Risale-i Nurlar’a kendi malları gibi sahip çıkarak her hakikati ve Bediüzzaman’ın her hayat devresini en ince ayrıntısına kadar anlamaya çalışan Nur Talebeleri hayatlarını Risale-i Nur’daki ölçülere göre düzenleyerek yaşar. Onlarda rastgele bir hayat tarzı olmaz, hayatlarının her anını iman Kur’ân meşguliyeti ile günahtan uzak durarak geçirirler. Bu hayat tarzı sahabeyi andırır.
Bediüzzaman Said Nursî “….en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda; hakaik-i Kur’âniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini, gayet kuvvetli bürhanlar ile ispat ederek o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde –hizmet-i imaniye itibarıyla– âdeta birer gizli kutub gibi mü’minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi kuvve-i ma-neviyeyi ehl-i imanın kalplerine verip mü’minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar. (Sikke-i Tasdiki Gaybi 8. Şuâ, 8. Remiz) Bu asırda zındıkaya karşı verilen mücadelenin ana omurgasını Nur Talebeleri oluşturur. Ama onlar gösterişten, alayişten, nümayişten uzaktırlar, görünmeden, bilinmeden ihlâs ile tavizsiz iman, Kur’ân hizmeti ile meşgul olurlar.
“Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i imaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim maddî ve manevî her şeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır ….Risale-i Nur’a sadâkat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.” (Emirdağ Lâhikası). Bu cümleler ile Bediüzzaman Risale-i Nur Talebelerine bir yol haritası çizerek Kur’ân kaynaklı meslek ve meşrebinin yaşatılması için sorumluluk yüklüyor. Bu yolda yürümek için ancak ve ancak Bediüzzamanı bütün yönleri ile anlayarak nefis ve hissiyatı karıştırmadan Risale-i Nur’un hayatımızın her alanına nüfuz etmesi ile mümkün olur. Aksi takdirde bu meslek ve meşreb içinde kalınmaz, zaman içinde yollar ayrılır.
Bediüzzaman İhlâs Risalesi’nde “İşte ey Risale-i Nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı manevînin azalarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârü’s-selâm’a ümmet-i Muhammediyeyi (asm) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademeleriz” şeklinde Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ifade ediyor. Helâket ve felâket asrı olan bu asırda Risale-i Nur Talebeleri ümmeti her türlü yanlıştan ve zındıkanın oyunlarından koruyarak sahil-i selâmete çıkarma gibi bir görevle tavzih edildikleri anlaşılıyor bu cümlelerden.
Risale-i Nur cemaatinin dışındaki ehl-i tahkik ve hakperest insanlar da Nur Talebelerinin yaptıkları hizmetin idraki içindeler. Yazdığı yazılardan dolayı birçok sefer tutuklanarak hapis yatan ve bir dönemde Adalet Partisi’nden Antalya Milletvekilliği de yapan Osman Yüksel Serdengeçti çıkardığı Serdengeçti Mecmuasında yer alan “Said Nursî ve Talebeleri” adlı makalesinde “Said Nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdeta Asr-ı Saadet’te hissediyor. Yüzleri nur, içleri nur, dışları nur... Hepsi huzur içindeler. Temiz, ulvî, sonsuz bir şeye bağlanmak; her yerde hazır, nâzır olana, âlemlerin yaratıcısına bağlanmak, o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak... Evet!.. Ne büyük saadet!” Osman Yüksel Serdengeçti Nur Talebelerinin gaye, maksat ve bu asırda üstlendikleri rolü veciz bir şekilde ifade ediyor, başka bir tarif ve söze ihtiyaç bırakmıyor.
Risale-i Nur meslek ve meşrebine sebat ve sadâkatle bağlı olan her Risale-i Nur Talebesi bulunduğu mahalde yol gösterici ve insanların istikamet üzere hareket etmelerini sağlayan bir Kutup Yıldızıdır, insanlar onlara bakarak olaylarla ilgili karar verirler. Yani insanlara nokta-i istinat olurlar.
Nur Talebeleri bu ülke ve milletin talihini değiştirdi, zındıkanın ülkeyi istilâ etmemesi için bent, set oldular. Karanlıktan aydınlığa çevirdiler ülkenin yönünü, herkesin onlara vefa borcu var.
Her Risale-i Nur Talebesi bir projektör, bir Kutup Yıldızıdır!