O zamanlar “Risaleyi ne kadar okusak da anlamıyoruz” diyerek çok yakındığımız dönemler olmuştur. Yaşadığım her olayda, okuduklarımızı anlamasak da, hafızalarımıza bir tohum gibi ekilip vakti geldiğinde neşvünema bulduğunu görüyordum.
Yine bir hafta sonu tren biletimi almış, sabah 8 civarlarında istasyona girdiğimde bir bankta yaşlıca bir teyze oturmaktaydı. “Günaydın teyze.” diyerek yanına oturdum. Bir süre sessiz kaldıktan sonra; “Yolculuk nereye?” diyerek sohbetin temeli atılmaya başlamıştı. Üni- versite öğrencisi olduğumu, ailemi ziyarete gideceğimi söyledim. Karşımızda ayakta duran uzun saçlı bir kız vardı. İki dakika geçmemişti ki, teyze onu işaret ederek hiç beklemediğim bir soru sordu:
“Bak o da, senin gibi öğrenci ve genç. Ne güzel saçlarını salmış. Sen niye böyle bürüklendin ki?” Çok şaşırmıştım. Şimdi durup dururken tesettürüme lâf etmesi nedendi ki? Cevap bekliyordu, kendimi toparlayıp, şöyle cevap verdim:
“Teyzeciğim, ben Elhamdülillah Müslümanım. Beni Yaratanın emri bu!” dedim.
“Ben de Müslümanım. Annem namazında niyazında biriydi. Cahil biri değilim, ben profesörüm, çok okur, çok gezerim. Kur’ân’da ‘örtünün!’ demiyor.”
“Sanırım Kur’ân-ı Kerîm’i tam okumamışsınız. Nur Sûresi’ni daha detaylı okumanızı tavsiye ederim. Hem ‘Ey Peygamber hanımlarına söyle dışarıya çıkarken üzerlerine dış örtülerini alsınlar.’ mealinde bir âyet var. Ve bu âyet bize tesettürden haber vermektedir.” dedim ve şöyle devam ettim: “Bak ne güzel! Anneniz namaz kılıyormuş. Öyle bir anneniz olduğu için şanslısınız. Siz kılıyor musunuz? “
“Hayır. Ama babam, annem ve dedem hacıydı. Biz köyde oturuyorduk. Şimdiki gibi evlerde musluk yoktu. Dere kenarındaydı evimiz, annem gidip oradan abdest alır namazını kılardı.”
“Ne güzel maşaallah. Anneniz borcunu, vazifesini yerine getirmiş. Annenizin, dedenizin size bir faydası olmaz ahirette. Meselâ, siz okumuşsunuz profesör olmuşsunuz. Oğlunuz okumadan yanınıza gelse, ‘Anne beni üniversitede hoca yap.’ dese, yapabilir misiniz?”
“Tabiî ki de hayır!”
“İşte, ahirette de herkes buradaki sınavından sorumlu olacak. Anneniz o zorluklar içerisinde namazını eda etmiş. Bizler bu kolaylıklar içinde eda edemiyoruz.”
“Benim sürekli seminerlerim oluyor. Yolculuk halindeyim. Nasıl namaz kılayım?”
“Bizim dinimiz kolaylık dini. Yolculuk esnasında, namaz vakti geçmek üzere ise, hareket halindeki her vasıtada oturarak kılabilirsiniz.”
Söylediklerimden etkilenmiş olmalı ki düşünceli bir şekilde derinlere dalmıştı. Kendini toparlayıp. Birden kaşlarını çatarak bana döndü: “Her yer de böyle konuşma tamam mı? Hadi iyi yolculuklar!” dedi ve kalkıp gitti.
İşte o anda şükretmeye başladım. Rabbime sonsuz şükürler olsun ki, Risale-i Nur gibi muhteşem bir eserle beni tanıştırmış. Böyle insanların karşısında âciz bırakmamış.
Demek ki bir Müslüman olarak hepimiz, bilhassa gençlerimiz daha çok okumalı.