Eşler birbirini hizmet ve aile arasında tercih yapmaya zorlamamalı.
Bir tarafa yönelirken de diğer tarafı terk etmemelidir. “Ne dünyası için ahiretini ne de ahireti için dünyasını terk eden -her ikisinden de nasibini almayan kimse- sizin hayırlınız değildir. Çünkü ahiretin ulaşım ve hazırlık yeri dünyadır. İnsanlara yük olmayınız.”1 hadis-i şerifini düstur edinmeliyiz. Yani ifrat ve tefritte değil, vasat olmak gerekir. Dengeyi kurmak, çocuklarımızdaki Risale-i Nur’a muhabbeti ziyadeleştirir.
Yaşanılan bir vakıayı akla yaklaştırmak adına paylaşmak isterim:
Evin reisi günlük okuma, her gün iş çıkışı müzakereli derse katılmak, şahsî video ve röportajlar yaparken evdeki halkın hukukunu gözetemez olur. Yine bir akşam online ortamda ders okuyacağı bir anda odaya gelip “Ben ders okuyacağım. Biraz sessizlik istiyorum.” dediğinde küçük kızı, kafasını yere eğip “Dersi oku, hemen gel tamam mı?” demesiyle babaya eşinin aylardır anlatmaya çalıştığı mevzuyu küçücük yüreğiyle ve tek cümle ile özetlemişti. Yayına katılan baba, sonrasında ailesinin yanına geldiğinde terazinin bir yanını çok boşalttığını fark eder. Aile içi meşveretlerinde konuşurken, evlenmeden önce hanım kardeşimizin sorduğu soruyu eşine hatırlatarak “Önce hizmet mi, yoksa aile mi?” sorusunu yanlış değerlendirmiş olduğunu ve tercih hakkı sunmadığını belirtir. Bu sorunun cevabını tecrübeyle sabitlemişlerdi. Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyordu: “Zikreden bir dil, şükreden bir kalp edinin ve âhiretle ilgili hususlarda size yardımcı olacak bir hanımla evlenin.”2
Lahikalarda bir Nur Talebesinin kaleme aldığı mektupta: “Sizler de o mübarek şakirtler gibi, o mübarek daire-i kudsiyeye dehalet ettiğinizde, dünyevî ve uhrevî dehşetli ateşlerden kurtulacak ve evlât ve iyâlinizin bir nevi çobanı olmak hasebiyle, o sevgililerinizi de kurtaracaksınız. Ve her birerleriniz maddî ve manevî felâh ve saadete nail olacaksınız.”3 Demek ki evin reisi çoban hükmünde olduğundan aile fertlerinin kurtarıcısı olabilmek için önce kendi nefsini terbiyeden başlamalı, bu kudsî daireden ayrılmamalı ve buna sebebiyet verecek zemin oluşturulmamalı. Sürüden ayrılanı kurt kapar misali ahir zamanın fitnesi ağır olduğundan bu şahs-ı manevîde her daim yer almalı ve dua zincirinden ayrılmamalı.
“Zaman iman kurtarma zamanı” derken, evdeki evlatların imanını kim kurtaracak? ‘Anne birinci muallimdir.’ demek yeterli midir? Baba da öğretici rol oynuyor. Sürekli istediklerini yapmak ve hediyeler almak yeterli mi? Oysa ki, Efendimiz (asm) buyuruyor ki; “Hiçbir baba, çocuğuna iyi terbiyeden daha üstün bir hediye veremez.”4
Bediüzzaman Said Nursî, “Risale-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, mâsum çocuklardır.”5 diyor. Önce dar dairede Risale-i Nur okunmalı ve ona talebe olarak evlatlarımızı yetiştirmeliyiz. İnşaallah hem bu dünyada hem de ahirette hasenatlarıyla bahtiyar olacağımız evlatlar yetiştirmiş oluruz.
Dipnotlar:
1- Kenzu’l-Ummal, H. No: 6334;
2- İbni Mâce, Nikâh: 5;
3-Emirdağ Lâhikası, s.163;
4- Tirmizî, Birr: 33;
5-Emirdağ Lâhikası, s.69;