Sürekli basın kartımız beş yıl önce de gasp edilmek istenmiş ve 2016 yazında, 15 Temmuz öncesi başlayıp sonra devam eden süreçte o zaman ilgili kurum olan Başbakanlık Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü evvelâ kartımızı iptal ettiğini bildirmiş; ardından 28 Şubat döneminde bir yazımızdan dolayı verilen mahkûmiyet kararını gerekçe gösterip, mahkeme kararıyla “sabıka” kaydımızın silinmesi ve memnu haklarımızın iadesi halinde kartımızın verileceğini duyurmuştu.
Bunun üzerine o davayı açtığımız İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, iki aşama halinde memnu haklarımızın iadesine karar verdi.
Ve kartımız tanzim edilip gönderildi.
Altı aylık bir sürecin sonunda...
İşin en ilginç tarafını o zaman konuyla ilgili yazılarımızdan birinde şöyle dile getirmiştik:
“Adlî sicil kaydından silindiği halde arşiv kaydında durmaya devam eden karar, 14 yıl boyunca basın kartı için bir engel olarak görülmemiş. Ama 2016’da durum değişmiş ve’ depremi ‘İlâhî tokat’ olarak değerlendirdiğimiz için 28 Şubat zihniyetince mahkûm edildiğimiz bir yazı, AKP iktidarının 14. yılında basın kartımızı yenilememe işleminin gerekçesi olarak gösterilmiş!” (1 Eylül 2016)
O zaman bunu aştık, ama aynı durum iki sene sonra yine tekrarlandı. Yeni sistemle birlikte BYEGM’nin yerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı geçti. Ve bütün basın kartlarının, rengi turkuaza çevrilerek yenilendiği bir süreç başlatıldı. Ama bu süreçte Yeni Asya mensuplarının kartları yenilenmedi. Sebebi sorulduğunda verilen cevap hep aynı oldu:
“Değerlendirme devam ediyor...”
Bu “değerlendirme” bir türlü bitmeyince, yine dava açmak zorunda kaldık. Ve İletişim Başkanlığının davaya bakan mahkemeye gönderdiği baştan sona çelişki ve tutarsızlıklarla dolu savunmada şu cümleyi gördük:
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan 2002’de hapse mahkûm olan Kâzım Güleçyüz basın kartı taşıyabilme hakkını yitirmiştir.”
Savunmadaki diğer mantıksızlıkları ayrıca ele alırız, ama şimdilik şunu belirtmekle yetinelim: Sadece bu cümle bile, hukuk tanımazlığını, mahkemenin dört buçuk yıl önce verdiği “memnu hakları iade” kararını da hiçe sayarak bir kez daha gösteren 28 Şubat zihniyetinin Sarayda yuvalandığını ele vermeye yeter!