"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir sivil toplum öncüsü: Said Nursî

Kâzım GÜLEÇYÜZ
31 Ocak 2019, Perşembe
Üstad iman ve irşad hizmeti yaparken kendisini milletin üstünde, milleti de “irşada muhtaç” bir pozisyona yerleştirme gibi bir yanlışa asla düşmedi.

Eserlerinde öncelikle “herkesten ziyade nasihate muhtaç” olarak nitelediği kendi nefsini irşad etmeyi esas aldı. Ve nefsini irşad ve ikna eden dersler, haliyle diğer nefisler üzerinde de çok tesirli oldu.

Tahkikî imana odaklanan bu hizmetin çığ gibi büyümesi, aynı zamanda Allah’tan başka kimseye boyun eğmezken Allah’ın tüm yarattıklarına da sevgi ve şefkatle yaklaşıp hiçbirine tahakküm etmeme şuuruna sahip bir anlayışın toplum içinde kök salmasını netice verdi. Böylece, gerçek anlamda bağımsız, özgür ve sağlıklı bir sivil toplumun temelleri atıldı.

Bu açıdan Üstadı Kur’ân müfessiri, İslâm âlimi, çağın müceddidi, mütefekkir, mücadele adamı, mücahit gibi sıfatlarının yanında, mükemmel bir sivil toplum öncüsü olarak da nitelememiz gerekiyor.

O, bütün nazarların devlete çevrildiği ve herşeyin devlete endekslendiği bir ortamda, geçmişten gelen ve artık devrini tamamlamış olan birçok anlayış ve gelenek gibi, bu yaklaşımı da eleştirdi. Ama işi orada bırakmayıp alternatif bir anlayış geliştirdi. Bunu da yine Kur’ân’a dayanarak ortaya koyduğu, çağı kucaklayan yeni ve çok orijinal yorumlarla gündeme getirdi.

Bu yorumlar aynı zamanda dünyanın girdiği yeni çağda devletin hâkimiyet, kontrol ve iştigal alanı sürekli küçülüp daralırken sivil ve örgütlü toplumun alanının genişleyeceğini çok önceden görebilen cihanşümûl bir feraseti de yansıtıyordu. Nitekim ilerleyen süreç onu doğruladı. 

Devleti ele geçirerek toplumu şekillendirebileceklerini zannedenler, hangi dünya görüşüne sahip olurlarsa olsunlar, bir yerden sonra hüsrana uğradılar. Buna karşılık, münhasıran toplumun aydınlatılmasına odaklanan Bediüzzaman en zor ve çetin şartları dahi aşarak başarılı oldu. 

Şimdi bize düşen görev, imanlı bir sivil toplum bilincini muhkemleştirmek için, yine onun koyduğu parametrelere, hadiselerin ve tecrübelerin netleştirdiği nüanslarıyla birlikte harfiyen uymak olmalı. Aksine yönelişlerin çok pahalıya mal olduğunu da görüp gereken dersleri çıkararak...

Okunma Sayısı: 4161
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    31.1.2019 15:15:35

    Mesela, bu aşağılayıcı ve kışkırtıcı üslup karşısında, kendilerini stk olarak tanımlayanların bir kısmı, demokrasi, hukuk, insan hakları, toplumsal barış ve huzur adına niçin bunu sorgulayan, eleştiren ya da reddeden bir tavır ortaya koyamıyorlar? "Korkudan" dediğinizi sanki duyar gibiyim. Eğer öyle ise, o vakit bir başka şeyi ya da şeyleri sorgulamak zorundayız. Bu korkunun sebebi nedir? Korkunun ecele faydası olmadığı gibi, demokrasi ve hukuka, insan hakları ve adalete de bir katkısı yoktur. Esas korkulması gereken akıbetimiz olmalıdır.Zira akıbetinden endişe etmeyenin akıbetinden endişe edilir. Ülkenin ve milletin kurtuluş reçetesi bellidir. Ya bu reçeteyi kullanacak; cehalet, sefalet ve tefrikayı yeneceğiz ya da doğal olmayan cereyanlara kapılacak emek, enerji ve sermayemizi heder edeceğiz. Tercih bize ait.

  • Gündüz Alp-2

    31.1.2019 15:01:25

    Sivil toplumun gerçekleşmesi demokrasi ve hukuk sisteminde, demokrasi ve hukukun tesisi de gerçek anlamıyla sivil toplum öncülüğünde olabilecektir. İtaat-biat kültürünü hakim kılmakla, yanlışı sorgulamayan, yeri geldiğinde eleştirmeyen bireylerden oluşan bir toplum yapısıyla sivil toplum hüviyeti kazanmak hayli zordur. Sözlerinin mihenge vurulmasını söyleyen Bediüzzaman'a mukabil, kendini ve yönetimini "lâyüsel" gören ve gösteren bir lider ve kadrosunun yönettiği ülkede sivil toplum oluşumunu gerçekleştirmek, bu yönetime ters geleceğinden, öncelikle sivil toplumu onlar istemez. İstemeyince de oluşmaması için mümkün mertebe toplumu ayrıştırıcı politikalar takip ederler. Kendi ittifaklarını göklere çıkarırken dışındakileri "zillet, illet, nasipsizler.." gibi aşağılayıcı bir dille yerin dibine batırırlar.

  • Gündüz Alp

    31.1.2019 14:50:21

    Sayın Güleçyüz, DP dönemini hariç tutarak söylersek; Türkiye'de kamil manada demokrasi ve hukukun önündeki engeller, yalnızca ondan hazzetmeyen gruplar değildir. Bunun yanında, henüz tam anlamıyla sivil toplum özelliği ortaya koyamamış olmamız, demokrasi bilinci ve kültürünün yerleşmemiş olması, laikliğin anlamına uygun tatbik edilmemesi, iktidara talip olanların başta söyledikleri ile yaptıklarının birbirine uymaması...gibi çok faktör vardır. Bediüzzaman, evet bir sivil toplum öncüsüdür. Lakin başta nur cemaatleri olmak üzere sair cemaat, cemiyet, stk'lar da "sivil" anlamına uygun bir topluluk ortaya koyamamaktadır. Yeni Asya'yı bundan hariç tutuyorum. Zira, sivil topluma öncülük edebilecek uygun ve örnek tavrı Yeni Asya, eylem ve söylemleriyle ortaya koyabilmiştir. Üstelik medyanın gücün yanında konuşlandığı bir zamanda.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı