"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eğer...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
11 Temmuz 2018, Çarşamba
Millî irade kavramı sadece iktidar partisine verilen oylarla değil, muhalefeti de dışlamayan bir yaklaşımla tarif edilseydi...

Eğer seçim yarışı 12 Eylül darbe ürünü sistemin adaletsiz, eşitsiz ve çarpık şartlarıyla değil, âdil, eşit ve hakkaniyetli bir ortamda cereyan etseydi...

Millî irade kavramı sadece iktidar partisine verilen oylarla değil, muhalefeti de dışlamayan bir yaklaşımla tarif edilseydi...

Çoğunlukçuluğu değil, çoğulculuğu; tek sesliliği değil, çok sesliliği esas alan bir siyaset anlayışı ile hareket edilmiş olsaydı...

Seçim yarışı adeta bir savaşa dönüştürülmeyip, “Kim daha iyi hizmet edecek?” eksenli yapıcı bir rekabetle yürütülseydi...

Muhalefet “hain, terörist, şer ittifakı, düşman” ilan edilmese ve dışlayıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, kamplaştırıcı gerilim siyasetlerine tevessül edilmeseydi...

Yapıcı, birleştirici, kucaklayıcı olunsaydı.

Toplumun ortak değerleri ayrıştırıcı siyasetlere malzeme olarak kullanılmasaydı...

Seçimde yarışan herkese, objektif ve çok sesli medya kanalları üzerinden halka ulaşıp kendisini anlatma fırsatı verilseydi...

Darbe ürünü seçim ve partiler kanunlarının dayattığı çarpıklıklar, OHAL rejimiyle sebebiyet verilen ve darbe dönemlerinde bile görülmemiş keyfî ve hukuksuz uygulamalarla katmerlenip, hukuk dışı gözaltı, tutuklama ve ihraçlarla dağa taşa korkunun sindiği bir ortam oluşturulmasaydı...

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı siyasî müdahalelerle berhava edilip, hukuk ve adalete güven iyice dibe vurdurulmasaydı...

Millet iradesinin tecellîgâhı ve demokrasinin kalbi olan Meclis hukuksuz OHAL KHK’ları ile devre dışı bırakılıp bypass edilmese ve işlevsiz hale getirilmeseydi...

Demokrasiyi hedef alan darbelerin yol açtığı olumsuzlukların faturası parlamenter sisteme çıkarılıp 30’lu yılların şeflik rejimi referans gösterilerek ülke bir tek adamlık dayatmasına muhatap kılınmasaydı...

Her aşamada ortak aklın esas alındığı katılımcı demokrasinin yerine dar bir kadro ve “derin” odaklarca kuşatılan şahıs merkezli bir yönetim ikame edilmeseydi...

Sandıkta iktidara verilen oylar, eleştiri ve denetime kapalı bir “devlet iktidarı”nı tahkim ve takviye etmek için kullanılmasaydı...

Erdoğan ve partisi bunlarsız bir ortamda bu neticeyi elde etmiş olsalardı herşey çok daha farklı olabilirdi diyerek, yeni dönemin hayırlı olmasını diliyoruz.

                                                                             ***

Yeni döneme girerken birinci ağızdan yapılan dua: “Yâ Rab, bizi haksızlıktan, adaletsizlikten, zulümden beri eyle.” Bizim de duamız: “Yâ Rab, bizi haksızlıktan, adaletsizlikten, zulümden, zulme rıza göstermekten ve haksızlıklara duyarsız, sessiz ve destekçi olmaktan beri eyle.”

- Sandıkta seçmenin yaptığı “hassas ayar”a dikkat çekerek gereken mesaj ve dersi almaktan söz edenler, “yeni dönem”e şâşaalı ve gösterişli merasimlerle giriş yapmaya hazırlanırken meydana gelen yürek yakıcı tren kazası faciasındaki İlahî şifre ve mesajları da okuyabilecekler mi?

Okunma Sayısı: 9173
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yakup

    11.7.2018 19:12:33

    Bir musibet gelirse zalimlerle birlikte mazlumlara da dokunur.

  • Gündüz Alp-2

    11.7.2018 10:38:50

    Sadece isminin "yeni" olduğunu ve fakat aslının ve mahiyetinin eskinin tekrarından başka bir şey olmadığını, çok geçmeden öğreneceğimiz günler yakındır, diye düşünüyorum. Çünkü "yeni" dedikleri sistemin tarihî arka planını ve geçmişini biliyoruz. Aynı şeyleri kullanarak yahut deneyerek farklı netice alınmaz. Hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğüne istinat etmeyen her sistemin adı ne olursa olsun, netice ve sonuç değişmez. Korku, baskı ve dayatmanın hâkim olacağı bu atmosferde; güven ve istikrar olmayacağı gibi, toplumsal barış ve huzurun tesisi zor görünüyor. Çünkü bir yandan toplum aşırı politize olmuş diğer yandaş ayrışmış durumda. Sisteme ve iktidara muhalif ve muarız olan her kesime, herkese "hain, darbeci, terörist" damgası vurulmakta, o nazarla bakılmaktadır. Siyasal otorite, sistemleri devam etsin diye, politika, eylem ve söylemleriyle bu hali desteklerse, korkarım ki, ülke şartları daha da ağırlaşacaktır. Ülkenin bu girdaptan tez vakitte çıkması elzemdir.

  • Gündüz Alp

    11.7.2018 10:01:52

    Sayın Güleçyüz, haklı olarak ve "Eğer..." diye saydığınız konular hakkıyla yerine getirilmiş olsaydı, bugün, demokratik parlamenter rejimin yerine, demode olmuş, çağın gerisinde, çağın özellikleriyle örtüşmeyen bir rejimi yaşamıyor olacaktık. "Her şerde bir hayır tarafı vardır" diyerek hep beraber yaşayarak göreceğiz. Madem millet, 50+2 ile buna "onay" verdi, "hüküm eksere göredir" kaidesince, her menfiliğin bedelini hepimiz ödeyeceğiz. Dileğimiz; artık adâlet tecelli etsin, keyfilik, hukuksuzluk ve zulümler sona ersin. Çünkü mülkün temeli de bekası da adalet ile kaim ve daimdir. Ümitsiz ve karamsar değiliz. Bugünlerin "geçici" olduğuna inanıyoruz. Bin yıl ömür biçtikleri nice süreçler gelip geçtiler. Gayrı hukuki, gayrı insani ve antidemokratik yapıların, çağımızda uzun ömürlü olmaları mümkün görünmemektedir. Hürriyet ve ittifaklar çağına ters yapılar; hür, medeni ve demokrat dünyadan tecrit edilme riski taşımaktadır. Bu riskin de (maddi-manevi) faturasını maalesef millet ödemektedir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı