Gerek ülkemizde, gerek dünyada afet, felâket ve musîbetlerin peş peşe, hatta eşzamanlı olarak iç içe sökün ettiği manidar bir süreçten geçiyoruz.
Yakın dönemde Türkiye’de Elazığ ve Başkale depremlerini, Van’daki çığ facialarını, İdlib’den peş peşe gelen şehit haberlerini ve İstanbul’daki uçak kazasını... yaşadık.
Ardından Çin’de başlayıp bütün dünyayı ve çevremizi sardıktan sonra ülkemize de giren koronavirüs salgınına maruzuz.
Listede geçen yıl meydana gelen orman yangınları ve can kayıplı seller de var.
Keza bu kışın bu havalide yıllardır görülmemiş şekilde karsız ve kurak geçmesi.
Dünyada en çok konuşulan afetlerin başında ise, Avustralya ormanlarının yüzde 20’sini kül eden yangınlar yer alıyor.
Bir başka örnek, ülkemizi de, bölgemizi de, Avrupa’yı da etkileyen göç dalgaları ve bunları tetikleyen çatışmalar, savaşlar.
Ve bu listeye eklenen en son gelişme, Suudi Arabistan’dan yola çıkıp son anda Türkiye’yi teğet geçerek İran’a yöneldiği bildirilen 400 milyarlık çekirge istilâsı.
Bunların her birinin, sebepler âlemine bakan yönüyle, maddî açıdan farklı açıklamaları var elbette. Tabiî afetlerin en baş sebebi, Yaratıcımızın dünyada kurduğu ahenk ve düzenin beşer eliyle bozulmuş olması.
Küresel ısınma, fıtrî iklim şartlarının alabora olması, betonlaşmanın ve ısı yayan şehirleşmelerin kar yağışını engellemesi, göllerin, nehirlerin ve yeraltı su kaynaklarının kurutulması, dere yatakları ve fay hatları üzerindeki yapılaşmalar bunlardan.
Keza iktidar, menfaat ve sömürü amacıyla çıkarılan ve tahrik edilen çatışmalar.
Bunların her biri Allah’ın varlık âlemine koyup insanoğlundan riayet etmesini istediği yaratılış kanunlarının ayrı ayrı ihlali.
Keza yine Rabbimizin elçileriyle gönderdiği mesajlardaki adalet, hakkaniyet ve ahlâk kuralları var ki, onların ihlaliyle ortaya çıkan zulümler ve yol açtıkları mağduriyetler de belâ ve musibetleri davet ediyor.
Bize düşen görev, bunların gerek maddî, gerek manevî sebeplerini doğru teşhis ve analiz edip ibret almak ve ders çıkarmak.
Her birini birer İlâhî uyarı olarak görüp, bu ikazlara davetiye çıkaran günah, hata, kusur ve zulümlerden samimiyetle nedamet etmek ve âcilen arınıp telâfilerine çalışmak.