Tek adam rejimi, milletin gözünün içine baka baka 30’lu yılların şeflik modeli referans gösterilerek gündeme getirildiğinde buna çok kararlı bir şekilde karşı çıktık.
Bu rejimin ülkeyi demokrasi, adalet ve hukuktan koparacağına ve herşeyi çok daha kötü hale getireceğine dikkat çekerek, toplumu uyarmak için elimizden geleni yaptık.
Ama ne yazık ki, 15-20 Temmuz OHAL sürecinin baskı ve korku ortamında yapılan referandumda yüzde 1.5 oy farkıyla kabul edildiği açıklandı. (“Kabul edildi” diyemiyoruz.)
Yeni sistem 2018 seçimiyle yürürlüğe girdi. Ve neticelerini hep beraber yaşıyoruz.
Olup bitenler ve gelinen nokta, toplumun büyük çoğunluğunu uyandırmış görünüyor.
Tekrar parlamenter sisteme dönülmesini isteyenlerin oranının yüzde 65 civarına yükseldiğini gösteren anketler bunun işareti.
6 partinin bu hedefle yaptığı güçbirliği de toplumun bu talebine cevap verme ihtiyacının ortaya çıkardığı bir beraberlik. Ki bu talebin, siyasetin söz konusu 6 parti dışındaki kesimlerinde de hatırı sayılır bir karşılığı var.
Tek adam rejiminin siyasetteki payandaları ise gittikçe zayıflıyor, eriyor ve toplum desteğini kaybediyor. Bu hem anketlerin, hem de sokağın nabzının gösterdiği bir vâkıa.
Ama tek adam rejimi bütün kilit kurumlarıyla devlete tamamen hâkim olmuş görünüyor. Kamu gücünü, kaynak ve imkânlarını sonuna kadar kullanma “avantaj”ını elinde bulunduruyor. Ve görünen o ki, bir taraftan baskıyı arttırarak insanları sindirmeye, diğer taraftan son dönemde kaybettiği oyları “seçim rüşvetleri”yle telafi etmeye çalışacak.
Keza yüzde 95 itibarıyla kendisine bağımlı kılıp propaganda aracı haline getirdiği medya ile beyin yıkama gayretlerini sürdürecek.
Seçimin yine 12 Eylül düzeninin ürünü olan haksız rekabet ortamında yapılacak olmasına ilaveten, seçimi yönetmekle görevli ve yetkili YSK üzerinden seçim sürecini ve sonuçlarını etkilemesinden bile korkuluyor.
Böyle bir ortamda demokrasi, adalet, hukuk, parlamenter sistem için birlikte mücadele verenlerin işi son derece sıkı tutması, süreci sağlam bir dayanışma ile çok dikkatli götürmesi, provokasyon tuzaklarına düşmemesi ve asla hata yapmaması gerekiyor.
Kader seçiminde işin şakası yok.