Üstad Bediüzzaman, 31 Mart darbesinden sonra yargılandığı ve beraat ettiği Divan-ı Harb-i Örfî, yani sıkıyönetim mahkemesindeki müdafaasının sonunda şöyle diyordu (Eski Said Eserleri, s. 136):
“Millet uyanmış, mugalâta (demagoji) ve cerbezeyle iğfal olunsa da devam etmeyecektir. Hakikat telakkî olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye (kamuoyu) ile o aldatma ve mugalâtalar dağılacak, hakikat meydana çıkacaktır inşaallah.”
Üstadın o zaman gerek darbe sürecinde, gerek sonrasında zihinleri karıştırmak için yapılan propagandaların ve bazı doğrulara katılarak enjekte edilen yanlışların kamuoyunda yol açtığı yanılgılar için ifade ettiği bu manidar tesbit, günümüzde de geçerli.
İşaratü’l-İ’caz’daki Nübüvvet bahsinde geçen şu cümleler de bu manayı tamamlıyor:
“Tehditler, korkular ve hilelerle efkâr-ı ammeyi (kamuoyunu) başka bir mecraya çevirtmek mümkün olur; fakat tesiri cüz’îdir, sathîdir, muvakkat (geçici) olur. Muhakeme-i akliyeyi az bir zamanda kapatabilir.” (s. 194)
Ve Üstad konuyu şöyle bağlıyor:
“Hak neşvünema bulacaktır (filizlenip dal budak salacaktır)—eğer çendan (her ne kadar, gerçi) toprakta gizlense... Ve taraftar ve mültezimleri (kararlı takipçileri) muzaffer olacaklardır (zafere ulaşacaklardır)—eğer çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar...” (Muhakemat, s. 22)
Bunları birlikte düşündüğümüz zaman, ufkumuz açılıyor; kasvetli ve kara bulutların ortalığı kaplamış gibi göründüğü en zor ve çetin zamanlarda dahi ümitsizlik ve karamsarlığa yer olmadığının mesajını veriyor.
Burada son derece önemli olan hususlar, sabır, hakta sebat ve metanet, kararlı duruş.
Üstadın da ifade ettiği gibi, “Sabrın mükâfatı zaferdir. Sebatın mükâfatı galebedir.”
Bu imtihanın yine şiddetlendiği günlerden geçerken, Üstadın bize ışık tutan ve yol gösteren şu ifadelerini tekrar tekrar dikkatle okuyup hayatımıza yansıtmaya çalışalım.
“Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar ve hayatı ve cihanı sarsacak hadiseler içinde hadsiz bir metanet ve itidal-i dem (soğukkanlı duruş) ve nihayetsiz bir fedakârlık taşımak gerektir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 324)
Evet, çıkış yolu bu prensiplerde: Sabır, sebat, metanet, soğukkanlılık ve fedakârlık...