11 Aralık 2012, Salı
Hüsnü Mübarek’in otuz yılı aşkın diktatörlüğünün son bulmasından sonra inişli-çıkışlı gelişmelerin yaşandığı Mısır yine tehlikeli bir türbülanstan geçiyor. Önüne konulan zorlu engelleri aşarak bugünlere ulaşan Cumhurbaşkanı Mursi şimdi de—kelimenin tam anlamıyla—bir “ayaklanma” ile karşı karşıya.
Hatırlanacağı gibi, seçilinceye kadar, neredeyse akla karayı da seçmek zorunda bırakılan Mursi, güç belâ cumhurbaşkanı sıfatını kazandıktan sonra da akla hayale gelmedik emrivakilere muhatap kılınmış, Mübarek sonrasında dizginleri elinde tutan Askerî Konsey tarafından yetkileri gasp edilirken, yüksek yargı da ayrı bir cenahtan Mursi’yi ve İhvan’ı kıskaca almayı sürdürmüştü.
Ama bir noktadan sonra Mursi, ilginç manevralarla yetkilerini geri almayı başardı; Askerî Konsey’in başı olan Genelkurmay Başkanını önce Millî Savunma Bakanı yaparak kabineye aldı, sonra azledip danışmanlığa kaydırarak kızağa çekti ve beraberinde birçok generali emekli etti.
Böylece iktidardaki güç ve konumunu pekiştirip muhaliflerini tümüyle sindirmiş görünüyordu, ama tam o noktada kritik yetkileri kendisinde toplamak için attığı son adımlarla yaptığı bazı tasarruflar herşeyi tekrar alt üst etti; yüksek yargı kazan kaldırdı, bu direniş ordunun içinden de destek buldu ve dahası, sokak tekrar karıştı.
Evvelce Mübarek’i götüren eylemlere sahne olan Tahrir meydanını, bu defa Mursi’ye “yeni Firavun” yakıştırması yapan muhalifler doldurdu.
Derken, olaylar kanlı çatışmalara dönüştü.
Sonra, tepkilere gerekçe gösterilen yetki kararnamesi iptal edildi, ama gerilimin tam olarak yatıştığı söylenemez. Tam tersine, Mursi’ye karşı kurulan muhalefet cephesi daha da genişliyor.
Mursi’nin, kimi yorumcular tarafından “Mısır’ın 28 Şubat’ı” olarak nitelenen taktik ve yöntemlerle bir anda böylesine hedef yapılmasının arkaplanında ne gibi sebep ve saikler olabilir?
Sanıyoruz, bunların başında, geçici olarak geri çekilmiş görünen, ama pusuya yatıp fırsat kollayan derin statükonun derin muhafızları geliyor.
Bizim de yabancısı olmadığımız derin güçler.
Bu güçlere koz veren hatalar da, muhaliflerin tek cephede birleştiği gibi bir görüntü doğurdu.
İlâveten, Mursi’nin gerek Suriye krizinin çözümünde, gerekse İsrail’in Gazze’ye yönelik son saldırılarının bitirilmesinde oynadığı etkin rol, İsrail’i ve bağlantılı olduğu uluslararası mihrakları harekete geçiren bir başka sebep olabilir.
Esasen, öteden beri Arap âleminde büyük ağırlığı bulunan Mısır’ın sağlıklı bir demokrasiye kavuşarak Filistin başta olmak üzere bölgedeki kronik sorunların çözümüne olumlu katkılarda bulunabilecek güce erişmesi herkesin hayrına.
Mübarek döneminde Mısır’ın bilhassa Gazze meselesinde ve Hamas’a karşı adeta İsrail’den farksız bir tavır takınması, çözümsüzlüğün derinleşip sorunun daha da kronik hale gelmesinde belirleyici ve çok talihsiz bir paya sahipti.
Mursi ve İhvan, durumu tersine çevirip gidişatı olumluya yönlendirme şansını elde etmişken, son gelişmeler inşaallah bu ümidi söndürmez...
Okunma Sayısı: 2211
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.