Üstad, güncellik ve geçerliliğini bugün de koruyan Eski Said dönemi makalelerinden birinde “Neme lâzım, başkası düşünsün” sözü için “İstibdadın yadigârıdır” diyor.
Hakkında kitap yazılacak kapsam ve derinlikte hakikatleri ifade eden veciz bir söz.
“Neme lâzım”cılık, “Adam sen de”cilik, boşvermişlik, “Her koyun kendi bacağından asılır” bencilliği, kendi dar dünyasındaki küçük çıkarlar dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir lâkaytlığın ifadesi. Kişileri bu hale getiren de, hayatın her alanına nüfuz ve müdahale ederek istibdadı yaygınlaştıran müstebit yönetimlerin, insan fıtratına yaratılıştan konulmuş olan yüksek duygu ve kabiliyetleri köreltip dumura uğratan baskı ve tazyikleri.
Bu duygu ve kabiliyetlerin sonsuz bir tekâmül ufkuna doğru alabildiğine gelişmesini sağlayan en önemli dinamik ise hürriyet.
Nitekim “İman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar” diyerek imanla hürriyet arasındaki kuvvetli bağ ve alâkaya dikkat çeken Üstad, 2. Meşrutiyetin ilanından üç gün sonra Sultanahmet Meydanındaki hürriyet mitinginde irad edip bilâhare Selanik’te tekrarladığı “Hürriyete hitap” nutkunda hürriyetin bu yönünü çok güzel anlatır.
İnsan, Allah’ın melekleri geride bırakacak bir manevî irtifada “âlâ-yı illiyyîn”e çıkma istidat ve potansiyeline sahip olarak yarattığı, “eşref-i mahlûkat” mertebesine namzet bir varlık olarak, fıtratına yerleştirilen kabiliyetleri hürriyet sayesinde inkişaf ettirebilir.
Böylece hem kendisini her yönden geliştirir, hem de diğer insanlara, hattâ daha ötesinde bütün varlıklara karşı önemli görev ve sorumlulukları olduğunun şuurunu kazanır.
Ve Allah’ın insanı “yeryüzündeki halifesi” olma istidadına sahip bir varlık olarak yaratmasının hikmeti bu yönüyle de ortaya çıkar.
Bu iman ve şuura sahip bir insan asla bencil, “neme lâzım”cı, “adam sen de”ci olamaz.
Üstadın talebelerinden Ziya Nur Aksun’un Tarihçe-i Hayat’taki makalesinde ifade ettiği “Bediüzzaman, hür adamların hür memleketinin ilâhî kuruluş felsefesini akıllara ve gönüllere nakşeden din adamıdır” manasının tahakkuku burada da böyle tecellî eder.
Onun için Kur’an’ın çağdaş tefsiri Risale-i Nur istibdadın da, ürettiği bütün olumsuzlukların da en kuvvetli ve tesirli reçetesidir.