Bediüzzaman’ın tüm insanlığa kardeşlik ve barış dersi olarak telif ettiği ve mümkün olsa tüm dünya dillerine çevrilip neşredilmesi gereken Uhuvvet Risalesinin sonundaki Gıybet Bahsi ile ilgili olarak Mektûbât’ının fihristinde şu cümle var:
“… gıybet alçakların silâhı olduğu cihetle, izzet-i nefis sâhibi bu pis silâha tenezzül edip istimâl etme[z] …”
Metinde ise bu mevzu şu cümlelerle verilmiş:
“Gıybet, ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez. Nasıl meşhur bir zât demiş: […] Yani, ‘Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır’.”
Önce Hazrete soralım, gıybet nedir ki?
“Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır.”
Bu cümledeki tarifi ve hemen devamındaki gıybetin caiz görüldüğü dört istisnai hali bugünkü siyasî ve sosyal hayata tatbik edebilmek önemli.
S- Bir insanın işlemediği bir suçu ona yüklemek; meselâ kopya çekmiş olanın masum arkadaşı için “O da kopya çekmiştir” demek, ya da rüşvet almış olanın siyaset arkadaşı için “O da rüşvet almıştır” demek gıybet midir?
C- Duyarsa üzüleceği açık olduğuna göre elbette hem gıybet ve hem de iftiradır.
S- Siyasetçinin fikirlerini tenkid etmek gıybet midir?
C- Hayır değildir zira her fikir eleştirilmek içindir. Kendi fikrinin eleştirilmesini kerih görüp darılacak adam kalbini yoklasa görecektir ki o hakikatte kalp değil bir enaniyet heykelidir.
Ama “Ben fikri eleştiriyorum” derken kalp kıran da seçtiği kelimelerde ve beden dilinde haddi aşıp aşmadığı hususunda kendi nefsini yoklamalı.
S- Siyasetçinin neyinden bahsetmek gıybettir?
C- Çok halinden:
1. Siyasetçinin gizlemeye çalıştığı şahsî kusur ve günahlarından yıkıcı ve yıpratıcı biçimde bahsetmek, kendisinden bahsolunanın darılıp kerih göreceği bir konuşmadır ve gıybettir.
2. Siyasetçinin aile içi hallerinden yıkıcı ve yıpratıcı biçimde bahsetmek de yine kendisinden bahsolunanların darılıp kerih göreceği bir konuşmadır ve gıybettir.
3. Siyasetçinin işlediği iddia edilen, ama kendisinin inkâr ettiği suçlardan yıkıcı ve yıpratıcı biçimde bahsetmek de yine kendisinden bahsolunanın darılıp kerih göreceği bir konuşmadır ve alçakça bir gıybettir.
4. En tehlikelisi, siyasetçinin kendi şahsî tercihi durumunda olmayan sıfatlarını şahsî kusur ve günahıymış gibi görüp gösterecek şekilde yıkıcı ve yıpratıcı biçimde bahsetmektir. Zira bu dahi kendisinden bahsolunanın darılıp kerih göreceği bir konuşmadır ve ağır bir gıybettir.
Meselâ bir siyasetçinin “kendisi söylemese de aslında Alevî” olduğunu söylemek tam bir tezvirattır. Alevîlik elbette bir kusur, vs. değildir, ama yine de bu bir tezvirattır zira bu türden sıfâtın kendisinde varlığını kendisi açıkça bildirmiş olmayan biri hakkında bunları söylemekteki gaye bellidir.
Ya da meselâ bir siyasetçinin “kendisi söylemese de aslında Ermeni ya da Rum” olduğunu söylemek tam bir alçaklıktır.
Alçaklıktır zira empati yapmayı başaramamaktır.
Alçaklıktır zira hiç kimse ana babasını kendisi seçmez. Ermeni ya da Rum olmak ne suçtur ve ne de kusurdur. Öyle olsaydı “Ermenistan’da Türk olmak ya da Yunanistan’da Müslüman olmak da suçtur” demek gerekirdi!
Alçaklıktır zira bir toplumda yaşayan bazı insanların kendi ırkî veya kültürel kökenlerini rahatlıkla söyleyememeleri diğer insanların kendi insaniyetlerini sorgulamalarını gerektirir.
Hele bu alçaklıklara bir de “Bediüzzaman da dönmelerden bahsediyor” gibi sahte kılıflar giydirmek daha büyük bir alçaklıktır ve Bediüzzaman gibi bir muhlisi kendi ağır suçuna alet etmeye kalkmaktır.
“Bediüzzaman’ı seviyorum” diyene düşen, o samimî muhlisin yolundan giderek samimiyet toplumuna yol açmaktır.