Millet birlik içinde hareket ederek ortak tavrını koyacak ki, karar ve uygulamalar ona göre şekillensin.
“Birlikten kuvvet doğar” sözü bu bağlamda konuyu tamamlayan bir manayı ifade ediyor.
Onun için, bireysel tavır ve çıkışlarla millet hâkimiyeti sağlanamaz. Topyekûn bir kaynaşma ve dayanışmaya ihtiyaç var. En azından herkesi ilgilendiren temel ve ortak meselelerde müşterek tavır alınmalı ki, netice ona uygun olsun.
Eğer bu birlik sağlanamaz, dahası millet fertleri arasındaki çeşitli farklılıklar ihtilâf ve çatışma sebebi hâline getirilirse, bu durumun ortaya çıkardığı kaos ve kargaşa istibdadın işine yarar ve ekmeğine yağ sürer; millet hâkimiyetinin yerini tekrar şahıs veya komite-zümre istibdadı alır.
Nitekim istibdat sistemlerinin, ömürlerini uzatmak için öteden beri en çok kullandıkları taktik, farklılıkları körüklemek ve provokasyonlarla gündem saptırıp dikkatleri dağıtarak birliğin oluşmasını ve güçlenmesini engellemeye çalışmak olagelmiş.
Bu taktiği bozmanın tek yolu, her ne olursa olsun ortak noktaları ve birlik bağlarını gözden kaçırmayıp ittihad mânâsını canlı tutmak.
Bunu sağlamak noktasında son derece büyük önem taşıyan bir husus meşveret ve istişare.
Mevcudiyet-i milleti göstermenin şartı ittihad; ittihadı sağlamanın ve koruyup güçlendirmenin yolu ise haklı şûrâdan geçiyor. Farklılıkları kavga sebebi yaptırma fitnesini boşa çıkarmak da, fayda yerine zarar getirip istibdadın ömrünü uzatan dengesiz ve bireysel çıkışların önüne geçmek de haklı şûrâ zeminlerinde bulunacak ortak formüllerin uygulanmasına bağlı.
Sağlıklı ve yapıcı bir zeminde fikir ve bilgi alışverişinin yapılabildiği; temel esaslar çerçevesinde tatbikata dönük tercihlerin samimiyetle müzakere edildiği; tatbikat esnasında görülen aksaklıkların sebep ve çarelerinin isabetli teşhis ve teklifler ışığında görüşülüp neticeye bağlandığı; görüş ayrılıklarının karşılıklı anlayışla eritildiği; zihinlerin bir meseleyi çözmek için beraberce ortak hedefe yoğunlaştığı; ruhların kaynaştığı; birlik ruhunu zedeleyici rekabet, benlik, kıskançlık, tahakküm gibi hislerin ve bunlara dayalı olumsuz tavırların izale edildiği veya en azından tesirsiz hâle getirildiği bir zemin olarak meşveret, birlik ve beraberliğe giden yolun her safha ve kademesinde mutlak bir ihtiyaç ve zaruret.