Gençlik hayatın en hareketli, dinamik dönemidir. Bu dinamizmi manevi değerlerle besleyenler, sağlam bir geleceğe sahip olabilirler. Güçlü bir irade,insaflı bir muhakeme, yapıcı bir muhalefet, ancak bu enerjiyi yerinde kullanmakla kazanılabilir. Evet gençliğin dinamizmi, doğru noktalara kanalize edildiğinde parlar. Bu noktada biz gençlere düşen, bu dinamikliği muhafaza edip geliştirecek manevi değerlere sarılmaktır.
Gencecik dimağlar iman nuruyla parladıkça, enerjisini bulur. İman kaynağından beslenenler, ruhları kuşatan, kalpleri coşturan, latifeleri ihtizaza getiren güzellikleri hayatına aksettirmeyi başarır. Bu durum özellikle gençliği, şaha kaldıran aksiyonel, enerjik bir yapıya bürünmelerini sağlar. Dinamizmden mahrum olanlar ise, gençlik enerjisinden beslenmedikleri için, ne dünyada ne ahirette başarıya ulaşamazlar.
Gençlik umuttur. Umudunu kaybeden gençlerin yarınlara ulaşması düşünülemez. Ancak imanla, zaman ve zeminin umutsuzluğuna bedel, küçücük parlayan gözlerden bile ışığımızı alabiliriz. Sönmeyen bir güneşin enerjisine, bu inançla kavuşabiliriz.
Mücadele eden, muhakeme yapan, yılmadan pes etmeden yoluna devam eden gençler var. Başarılarını besleyen şevk ile, heyecanlarını diri tutuyorlar. Evet gençleri dünya ve ahiret hayatına hazırlamak ve enerji kazandırmak için heyecan ve şevkle donatmak gerekir. Risale-i Nur’un temel prensibi olan şevk-i mutlak, bu konuda da gençlerin imdadına yetişiyor. Bizlere her halde ve şartta şevk içerisinde, coşkulu ve heyecanlı olmayı öğretiyor. Bediüzzaman Said Nursî, “Hayat bir faaliyettir. Şevk ise matiyyesidir“ diyerek, şevkin harekete geçiren önemli bir enerji kaynağı olduğundan bahseder. Sönmeyen bir şevk ile, heyecan ve faaliyet hiç bitmez. Böylece gençlik dinamizmini kazanarak, çağlayan bir ırmak gibi en güzel zamanlara akar.
İdeal bir gence yakışan, olgun ve şuurlu bir Müslüman olmaktır. Bunun için de gençlik zamanında ilim ve imana çalışmak, hayatını İslâmın yüce prensiplerine göre yaşayıp, ebedi bir gençliği kazanmak gerekir. İslâm büyüklerinin hayatı, genç nesiller için en güzel rehberdir. Fırtınalı hadiseler içerisinde bir ışık gibi yolumuza aydınlık verir. İki cihan Efendisinin (asm) “ İki günü eşit olan ziyandadır” hadisi şerifi, müslüman gençler için bir dinamik formül olarak karşımıza çıkıyor. Bediüzzaman’ın “Mevcuda iktifa dûn-himmetliktir” sözü de, nur gençleri için bir atılım vesilesi olmaktadır. Yani mevcutla yetinirsek, iki tür himmetten mahrum kalabiliriz. O yüzden değişen ve gelişen çağa ayak uydurmalıyız.
İnsanın hareketleri sinema şeridine dizilen kareler gibidir. Bu karelere iman şuuru eklenmezse o zaman ölüdür. O zamanı hayata kavuşturacak yegane anlayış, bizim devamlı canlı diri ve aktif olmamızdır. Dinamizm, insanı harekete geçiren bir unsur olarak, önem arz ediyor. Ondan yoksun olan hareket edemez, sabit kalır. Her bir kuvvetin dinamizmi vardır. Aklın marifetullah, kalbin muhabbetullah, ruhun müşahedetullah, cesedin ibadetullahtır. Bir iradenin dinamizmi hayati ehemmiyet arz eder. Karakterin oluşumunda da, bu dinamikler rol oynar. Bu özelliklere sahip her genç, sağlam karaktere kavuşur.
Dinamik bir çağdayız. Devamlı bir hareket, faaliyet, değişim, dönüşüm, gelişim oluyorken, bunun dışında kalamayız. Hayatımızı ilahi ahengin akışına uyarlamak zorundayız.
Hız ve haz çağının dinamizmini iman akortu ile ayarlayabiliriz. Sahabe mesleğinin aktif dinamizmiyle fetih ruhunu yakalayabiliriz. Bu durum bizi kâinatın eşsiz ritmine uydurarak, yeni açılımların, fetihlerin ufkuna yükseltecektir. Bunun ilâcı da çalışmak, çalışmak ve çalışmaktır.
Çalışmak bizi başarıya, başarı bizi erdeme, erdem bizi olgunluğa ulaştırır. Bu çağa ayak bağı olmamak için, iman dinamizminden güç almalıyız.
Gerçek kurtuluş budur.