"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Daire-i itikat ve muamelât

M. Ali KAYA
06 Aralık 2014, Cumartesi
“İttihat ve ittifakın temel şartı manevî, ilmî ve imanî bir meseledir. Cismanî ve siyasî değildir. “İttihat cehl ile olmaz. İttihat imtizac-ı efkârdır.” (Münâzarât, 1999, s.71.) ifadeleri bunu anlatmaktadır.

Meslek ve mesleklerde ittifak ve ittihat mümkün olmadığı gibi caiz de değildir. Dini cemaatler maksatta ittifak etmelidirler. “İnançta ve temel doğrularda ittifak eden mü’minlerin mesleklerde ve meşreplerde ittihat “neme lâzım başkası düşünsün” fikrini ve tembelliği netice verir, san’at ve meslekler gelişmez.
İslâm dini “fıtratı” esas” aldığı için farklılığı kabul eder. Muamelât ile itikadı birbirinden ayırır. Bundan dolayı “imanı amelin bir cüz’ü olarak kabul etmez.” Amel ve muamelât her ne kadar imandan kaynaklansa da imanın bir cüz’ü değildir. Bunun için inancının gerektirdiği ameli çeşitli sebeplerle yapmamayı Allah’a isyan ve günah kabul eder, ama imansızlık olarak değerlendirmez.

**

İslâm dünyasındaki etnik, kültürel ve meslek farklılıkları ancak dinin “iman, uhuvvet, adalet ve meşveret” prensiplerinin hayata hâkim olması ile müsbet ve faydalı bir mecraya yönlendirilebilir.
Zira “İslâm’ın hâkimiyeti, imanın, uhuvvetin, hürriyetin, adalet ve meşveretin” yani prensiplerin akıl ve kalplerde hâkimiyetidir. Bu prensiplerin kendisi insanlık için “rahmettir.” Çünkü bunlar hayata hâkim olursa toplumda sevgi, muhabbet ve kardeşlik meydana gelir.

**

İnansın inanmasın bütün dünya insanlarının istediği ve sosyal hayatta hâkim olmasını istediği uğruna çaba sarfettiği prensipler bunlardır. İslâmın “İnsaniyet-i kübrâ” olması, Peygamberimizin (asm) “insanlığa rahmet olarak gönderilmesi” “İslâm’ın rahmet olması” İslâm ile insan arasındaki bu ortak ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. İnsanın saadeti için aradığı bütün güzelliklerin kaynağı “İslâmiyet”tir.

**

İslâm itikat ile muamelâtı birbirinden ayırmış ve “Ehl-i Kitap” olma şartı ile Yahudi ve Hıristiyan bir kadınlar evlenmenin ve beraber yaşamanın caiz olduğuna, kestiklerinin yenebileceğine ve her nevî sosyal ve ticarî faaliyetlerde ortaklık yapılabileceğine hükmetmiştir. 
Onların inançları onlaradır, amelleri ise bizimle ortak olabilir. Hatta böyle bir ortağa “Köre kör demenin eziyet olup caiz olmayacağını dikkate alarak “Hey kâfir!” demenin eziyet olup doğru olmadığını ders verir. Peygamberimizin (asm) “Kim içinizdeki zımmîye eziyet ederse ben onun hasmı olurum ve ahirette o zımminin hakkını Müslümandan alırım!” (Kenzu’l-Ummal, 4:10913.) hadisini buna delil göstermişlerdir.
Burada Peygamberimiz (asm) hukuku müdafaa etmektedir.
Hukuk muamelâttır ve hukukta Müslüman ve gayr-i müslim ayırımı yapılmaz. Hukukta şeyh ve geda bir olduğu gibi müslim, gayr-i müslim de birdir. 

Okunma Sayısı: 1812
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı