Vazifemiz “Müsbet iman hizmeti”dir. Sokağa atacak tek bir çocuğumuz bile yok! Bu sadece kendi çocuklarımız için midir?
Bediüzzaman, öğretmenlerin okullarda Gençlik Rehberi gibi Risalelerin genç talebelere okunmasına çok değer vermiştir. (A. Badıllı, Mufassal Tarihçe, 2:1519.) Bütün okulları kendi okulumuz gibi kabul ederek tüm okullara ve talebelere Risale-i Nıurların okunması için gayret etmemizi istemiştir.
Neden kendi çocuklarımızı ve gençlerimizi iman ve Kur’ân hizmetinde göremiyoruz?
“Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek mümkün müdür?” sonuçları değiştirmek için başlangıçları değiştirmemiz, “yeni metotların” tespiti ve icrası gerekir. Çareyi Risale-i Nurlar içinde aramalıyız.
Bizler çocuklarımızı çok seviyor “memur” olsun diye okutuyoruz. Devlet memuru olmak için devletin istediği şekilde olmaları gerekir. Bu sebeple “Nur Medreselerine” gelmiyorlar.
Risale-i Nur hareketi “Devletten bağımsız” bir harekettir. Devleti yönetenler ise ideolojik düşündükleri için halkı değiştirmek istiyor ve baskıcı bir yönetime başvuruyor. Gerçekte devletin sahibi bu ülkede toprağı, mülkü, iş yeri, atölyesi olan millettir. Devlet halka muhtaçtır ve halkın refahı ve mutluluğu için vardır; ama sanki halk devlet için varmış gibi düşünüyor ve davranıyoruz.
İnsan hayatı “ziraat, sanat ve ticaret” üzerine kurgulanmıştır. Geçim vasıtaları insanların ihtiyaçlarını karşılayan ve üretimi sağlayan ziraat ve sanat; malların paylaşımı ve dolaşımını sağlayan ticarettir. Serbest piyasa, Allah’ın “Rezzak” ismi ve “Rızık Kanunu” ile görünmez şekilde insan hayatını tanzim eder. İnsanların ve özellikle devletin baskıcı ve zorlayıcı müdahaleleri olmazsa ihtiyaca göre mükemmel bir iktisadi hayat ve kalkınma sağlanır.
Bediüzzaman “Maîşet için tarik-ı tabiî ve meşru ve zîhayat, san’attır, ziraattir, ticarettir. Gayr-ı tabiî ise, memuriyet ve her nev’iyle imarettir” (ESDE, Münazarat, 253.) diyor geri kalmamızın sebebi sayıyor.
Bediüzzaman’ın “Malikiyet ve Serbestiyet” dönemini hedef gösterir. Zenginlik kaynaklarının ziraat, sanat ve ticaret ile ülkemiz zengin ve müreffeh bir hale gelecektir. Devletin görevi “emniyeti ve adaleti” sağlamaktır.
Devletin her şeye müdahil olduğu, ziraat, sanat ve ticareti yaptığı, parayı kontrol edip dağıttığı bir ülkede halk devletle yarışamadığı için zengin olmaz, o ülke fakir kalır. Bunun için üretim, tüketim ve ticaret halkın elinde olması gerekir.
Gençlerimize “İktisat” öğretmeliyiz. İktisat cimrilik değil, çalışmak ve üretmektir. Devlet halka, sanatkara, ticaret ehline ve çiftçiye muhtaçtır.
Bediüzzaman “İktisatsızlık yüzünden müstehlikler çoğalır, müstahsiller azalır. Herkes gözünü hükûmet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan san’at, ticaret, ziraat tenakus eder. O millet de tedennî edip sukut eder, fakir düşer” buyurur. (Lem’alar, s. 19. Lem’a, s.247.)
Gençlerimizi “Devlet memuru” olma anlayışından çıkarmamız, “serbest mesleklere” yönlendirmemiz ve bilgi beceri sahibi olmaya teşvik etmemiz lazımdır. O zaman gençlerimizin devlete ihtiyacı olmaz. Risale-i Nur hizmetleri, iman ve Kur’an hizmeti inkişaf eder.