Peygamberimiz (asm) “Ameller niyetlere göredir” (Buharî, İman, 41; Müslim, İmaret, 155.) ferman eder. Bediüzzaman da “Nazar ile niyet, mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha kalbeder. Evet, niyet âdi bir hareketi ibadete çevirir ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalbeder” buyurur.
Niyet gibi tarz-ı nazar da mahiyet-i eşyayı değiştirir. “Cenab-ı Hakkın masivasına, yani kâinata mana-yı harfiyle ve Onun hesabına bakmak lâzımdır. Mana-yı ismiyle ve esbab hesabına bakmak hatadır.” Evet, “Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa, marifet-i İlâhiyedir.”
(Mesnevî-i Nuriye, 2022, s. 64.)
*
Niyet amelleri ibadete çeviren bir iksirdir ve niyet ölü ve meyyit olan hâletleri ihya eden ve canlı, hayatlı ibadetlere çeviren bir ruhtur. “Ve keza, niyette öyle bir hâsiyet vardır ki, seyyiatı hasenata ve hasenatı seyyiata tahvil eder. Demek, niyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlâstır. Öyleyse, necat, halâs, ancak ihlâs iledir. İşte bu hâsiyete binaendir ki, az bir zamanda çok ameller husule gelir. Buna binaendir ki, az bir ömürde Cennet, bütün lezaiz ve mehâsiniyle kazanılır. Ve niyet ile insan daimî bir şâkir olur, şükür sevabını kazanır.”
(Mesnevî-i Nuriye, Katre, s. 96.)
*
Bediüzzaman kâinata ve eşyaya imanlı bakış açısının her şeyin mahiyetini nasıl değiştirip ibadet haline getirdiğini “İkinci Şua”da gayet mükemmel izah eder ve şöyle başlar: “Tevhid ve vahdette cemal-i İlâhî ve kemâl-i Rabbanî tezahür eder. Eğer vahdet olmazsa, o hazine-i ezeliye gizli kalır.”
Meselâ, hiçbir gücü ve kuvveti olmayan yeni doğan bütün yavruların şefkatle beslenmesi, kan ve fışkı ortasından sâfi ve çok gıdalı sütün gönderilmesi ve annelerin şefkatlerinin de onlara verilmesine imanla bakılırsa Allah’ın rahmetini ve şefkatini görür, hayalen bütün yavruların bu şekilde beslenmesi ve yardım görmesi insanın imanını arttırırken, tabiat ve sebepler açısından bakılırsa bu güzellik tamamen kaybolur.
*
Aynı şekilde hastalıklardan şifa bulmak, musibetlerin ve kötülüklerin arkasındaki güzellikleri görmek ancak imanlı bir bakışla mümkündür. Bu bakışla şifayı veren, musibetleri sonuçta güzelliklere ve rahmetlere çeviren ve insanlara “Elhamdülillah şükür” dedirten Allah’ın rahmetini, merhametinin güzelliklerini görürüz ve imanımız artarken, imandan mahrum bir bakış cansız varlıklara, tabiata ve ilaçların özelliklerine verilerek mahiyeti tamamen değişir, hikmetini ve kıymetini kaybeder. Kişiye de sıkıntı ve üzüntüden başka bir şey vermez.
*
Bediüzzaman “İkinci Şua”da “Niyet ile Tarz-ı nazar” yani bakış açısının eşyanın mahiyetini nasıl değiştirdiğini, insanın imanını artırıp dünyada saadeti ve ahirette ebedi cenneti nasıl kazandırdığını mükemmel şekilde ispat eder.
Öyle ise “İkinci Şuayı” okuyarak niyetimizin ve bakış açımızın insanın imanını nasıl inkişaf ettirdiğini bizzat yaşayarak, hissederek görelim…