Dine inanan, Allah’tan korkan ve dinin emirlerini gücü nisbetinde yerine getiren kimseye dindar denir. Dindar ile dinci arasında fark vardır.
Dindar Allah korkusu ile haramlardan kaçan kimsedir. Dinci ise kalbinde Allah korkusu taşımadığı halde kendisini dindar göstererek dini kendi maksadına ve faydasına kullanan kimsedir. Dindar, ihlâslı samimî, dinci ise kurnaz ve bencildir.
Din, insanın Allah ile olan ilgi ve alâkasını, Allah’ın emirlerine göre varlıklarla olan münasebetlerini tespit eder. Buna din dilinde “hukukullah ve hukuk-u ibad” denir. Bediüzzaman “İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mâl-i salihadır. Sâlih amel ise, maddî ve manevî hukuk-u ibada tecavüz etmemekle, hukukullahı da bihakkın ifa etmekten ibarettir”1 buyurarak bu hususa açıklık getirmiştir.
Dindarlık sadece gözle görebildiğimiz ibadetler, merasimler ve ibadethanelerden ibaret değildir. Dinî hayatın, dindarlığın görülen ve görülmeyen yüzü vardır. Camiler, mabedler, simgeler, semboller, kıyafetler, dinin görünen, şeklî ve maddî boyutlarıdır. Kılınan namazın huşu içinde edası ve insanları her türlü fuhşiyat ve münkerden uzak tutmasına gelince Allah katında asıl dindarlık, bu son kısım ile değerlendirilmektedir. Dindarlığın pek çok boyutunu anket ve araştırmalarla tespit etmek mümkün değildir. Maneviyat, ne kadar ilmî olursa olsun hiçbir anketle, hiçbir araştırma ile tespit edilemez. Dindarlıkta en önemli unsur, maneviyatın derin bir şekilde hissedilmesi ve gündelik hayatta tutum ve davranış haline dönüştürülmesidir. Dindarlığın bilgi boyutunu da yüzeysel araştırmalarla tespit etme imkânına sahip değiliz. Zira dindarlığın bilgi boyutu, insanın akıl yürütmesi, sorgulaması, yorumlaması ve anlamlandırması gibi bilişsel süreçleri de içine alır.
İhlâslı ve samimî dindarlığın süreklilik kazanması, sergilenen her tutum ve davranışın sahih bilgiye dayanmasıyla mümkün olur. Dindarlığın nitelikli olması, bütün esaslarıyla icra edilmesi, takva temelinde gerçekleştirilmesi ve güzelleşmesi ancak bilgiyle sağlanabilir.
Şuurlu olarak gerçekleştirilmeyen veya eksik ya da yanlış bilgiye dayanan bir dindarlık, İslâm’ın kabul ettiği bir dindarlık biçimi değildir. İslâm, ancak dinin bilinçli ve güzel bir biçimde yaşanmasını istemektedir. Ayrıca gerçek anlamda dindarlık için bilginin yanında bilgiyi doğru kullanma, farkındalık, estetik, incelik ve yücelik de gereklidir. 2
Dindarlık araştırmaları Hristiyanlık dünyasında 1940’lı yıllarda başlamış ve bir araştırma dalı hâline gelmiştir. 2020 yılında Türkiye’nin 12 ilinden 1062 katılımcı sayısıyla yüz yüze gerçekleştirilen “Gezici Araştırma” anketinde ise 20 yaş altı Z Kuşağı mensubu bireylerin % 28.5’inin inançsız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 3 Ülkemiz için ne hazin bir durum…
Bediüzzaman’ın “Ben bütün mesaimi iman üzerine teksif etmiş bulunuyorum” buyurmasının hikmeti daha iyi anlaşılmaktadır.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye, Zeylü’l-Hubab, s.153.
2- https://www.mehmetgormez.com/ilimhikmetmarifet/dinvedindarlik-1-2-3.
3- Sözcü, 11 Haziran 2020