Allah için fıkhî meseleleri ortaya koyup, Kur’an ve Sünnetten hüküm çıkaran, şeriatın uygulamasına hizmet eden ulemanın arasında ihtilaf olmaz. Ancak “mukteza-yı hale mutabık” olarak şartların değişmesi ile libasların değişimi söz konusu olabilir. Hastalıklara göre ilâçlar değişir.
Dinin ahkâmı iki nevidir. Birincisi azimetler, ikincisi ruhsatlar. İman ve amel bakımından güçlü olan, takva ve yaşayış bakımından havas olanlar azimetlerle amel ederler. Ruhsatlarla amel etmeleri câiz olmaz. Avam için ise ruhsatlar yeterlidir, azimete zorlanmazlar. Umum ümmet “Cadde-i Kübra” dediğimiz geniş caddede gidebilir. Hususî ve dar caddelere sevk edenler avamı idlal ile yoldan çıkmalarına sebep olabilir. Ruhsatı ancak azimeti yapma gücüne sahip olmayan yapabilir. Anormal ve zor şartlarda ruhsat onun için azimet sayılır.
**
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri “Bir fikre davet cumhur-u ulemanın kabulüne vabestedir. Yoksa davet bidattır, reddedilir” (ESDE, s. 607.) buyurarak cumhur-u ulemanın ittifak ettiği hususların esas olduğunu ifade etmiştir.
Avamın ve dinî ahkâmı istinbat konusunda ehil olmayanın anlayışı, ihtisas ehli müçtehitlerin anlayışı yanında toz gibi kalır. Bu durumda hastanın ehil bir doktorun tavsiyesine harfi harfine uymak zorunda olduğu ve hikmetini bilmediği konuda şüphe içinde olmaması gerektiği gibi, avamın da mezhep imamlarına uyması gerekir. Hükmün sebep ve illetlerini anlaması için o konuda yıllarca ilim ve ihtisas yapması gerektiğini idrak etmelidir.
Meselâ, İmam Şafiî’nin “yedi yaşındaki kız çocuğuna dokunmakla abdestin bozulacağı” hükmü Kur’ân-ı Kerîm’in “Kadınlara temasla abdest almanız gerekir” (Nisa Suresi: 43.) ve “Firavun oğulları boğazlıyor ve kadınları sağ bırakıyordu” (Kasas Suresi: 4.) ayetlerine istinat eder. Zira her iki ayette de “Nisa” tabiri kadın demektir ve çocukluk yaşında da ayetin “kadın” demesi kız çocuğuna da dokunmakla abdestin bozulacağını ifade eder. Şafiî Hazretleri bu hükmü hevasından değil, bilâkis ayetlerin semasından çıkarmış ve içtihadını vahy-i İlâhiye istinat ettirmiştir.
**
Bütün hak mezheplerin imamları hak ve hidayet üzeredirler. Hak bir olmakla beraber şartlara göre hükmü değiştiği için bir hakikat birden fazla hüküm alabilmektedir. Bediüzzaman bunu bir bardak su misali ile izah eder. (Sözler, s.788.) Nur Talebeleri Risale-i Nurdan ve Üstadları Bediüzzaman’dan aldıkları ders ile ruhsatla değil, azimetle amel etmek durumundadır. Tâ ki ekserî avam olan ehl-i imana örnek ve rehber olabilsin.