"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi düşmanı cuntalar

M. Latif SALİHOĞLU
12 Mart 2024, Salı
Bugün 12 Mart Muhtırasının yıl dönümü. O dönemde darbe yapmaya hazırlanan iki komita vardı: Darbe manyağı Cemal Madanoğlu 9 Mart Cuntası ile komuta kademesindeki 12 Mart Cuntası.

Komuta kademesi, güya Madanoğlu Cuntasının önünü almak için harekete geçti. Lâkin, onlar da muhtıra vererek hükümeti istifaya zorladı. Şayet hükümet istifa etmezse, darbe yapıp yönetime el koyacaklarını bir bildiri ile deklare ettiler.

Neticede, seçimle gelen Demirel hükümeti istifa etti. Siyaset kurumu ve nazenin demokrasi çok ağır bir darbe aldı. Kısa ömürlü teknokrat ağırlıklı kabineler kuruldu. Ara rejim, bir süre sonra kara rejime döndü. Hiçbir hükümete güven kalmadı. Koalisyondan da beter yönetimler geldi-gitti. İstikrarsız ucûbe yönetimler, 1980 darbesine bile meze oldu ve malzeme olarak kullanıldı.

*

Cuntacılar ile demokrasi düşmanları birbirinin velinîmeti gibidir. Birbiriyle bilgi alışverişinde bulunur, birbirine destek ve kuvvet verirler. Aynı şekilde, bunlar birbirine karşı şahitlik eden “şıracı ile bozacı” gibidirler. Dahası, bunlarda yalancılık, sahtekârlık, riyakârlık, zulümkârlık had safhada revaç bulur, işlem görür.

Yakın tarihteki tabloları gözümüzün önüne getirince, bütün bunların net resimlerle göründüğünü çok iyi hatırlamaya başlıyoruz. Bilhassa, 12 Eylül Darbesi dönemini…

Darbe cuntası, demokrasiyi yeniden rayına oturtacaklarını, her şeyin daha iyiye doğru gideceğini söyleyip durdular. Oysa, durum tam tersine oldu. Aradan kırk küsûr sene geçtiği halde, ne demokrasi gelişme gösterdi, ne ülke huzura, sükûna erişti. Bu da gösteriyor ki, her darbe, kalkışma, yahut muhtıra, ülkeyi 30-40 yıl geri götürüyor.

İlk demokrasinin (I. Meşrutiyet, 1876) ilân edilmesinden sonraki bütün darbeler, muhtıralar, parlamentonun askıya alınması, yahut fesh edilmesi, maalesef hep aynı zakkum meyvesini verdi. Öyle ki, bunun hayırlı netice veren bir tek istisnası dahi yoktur. Darbelerin tamamı şer ve tahrip hesabına geçti.

*

1908’de yapılan seçimlerinden ardından, Aralık ayında Meclis (30 yıl sonra) yeniden açılmış oldu. Ancak, mutlak çoğunluğunu İttihatçıların teşkil etmiş olduğu parlamentoda, hükümet kuracak kadar olsun “devlet adamı” seviyesinde yetişmiş kabiliyet bulunmuyordu. Zira, mebusların çoğu kendini bilek zoruyla seçtirmiş olup, siyasetin ve bilhassa diplomasinin dilinden pek anlamıyorlardı.

Bu durumda, başka kesimden (bilhassa Ahrar’dan), bürokraside yetişmiş, bilgili, kapasiteli devlet erkânına ihtiyaç hasıl oldu. İşte, duyulan bu ihtiyaç sebebiyle, kabineye tarafsız görünen veya Ahrar’a yakınlıklarıyla bilinen kimseler de dahil olmak suretiyle kabine teşkil edildi.

Ne var ki, alt kademelerde bulunan ve daha ziyade komitacılık ile iş gören İttihatçı militanlar, bu durumu içlerine bir türlü sindiremiyorlardı. Daha doğrusu, meydanda istedikleri gibi at koşturamadıkları için, hükümetin icraatını beğenmiyorlardı... 

Bu memnuniyetsizlik, üç ay sonra, yani 1909 Mart’ında had safhaya çıktı. Kısa sürede mason ve dönmelerin kontrolüne girmiş olan İttihatçılar, bu memnuniyetsiz durumdan hemen bir vazife çıkarmaya koyuldular ve meş’ûm “31 Mart Vak’ası”nı tertip ettiler. Peşi sıra, yarı korsan Selanik Ordusunu harekete geçirdiler ve ülke idaresine el koydular.

Böylelikle, idareye el koyma geleneği de başlatılmış oldu. O günden bugüne yapılan bütün askerî ihtilallerin, hep aynı ana damarla bağlantılı olduğunu söylemek mümkün.

Okunma Sayısı: 1114
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    12.3.2024 16:14:52

    Elhamdülillah bu menfus muhtıradan önce evimize YENİASYA girmeye başlamış idi.Daha evvel müslüman insanımıza hitap eden bir günlük ceride ise milletin seçtiklerine karşı kıyıdan-köşeden yıpratacak neşriyat yapmaya başlamış idi. İlkokulu bitirdikten sonra yatılı kur'an kursuna gittim.Muhtıranın menfiliğine şahit olduğum bir hadisedir bu. Samimi dindarlığından asla şüphe etmediğim merkez vaizinden maalesef RSUMUZDA tedrisatı yapılan arapça kitapları (emsele,bina,cb)baca deliğine saklamak mecburiyetinde kalmış idik. Muhtıralar,darbeler muhterem yazarımıznda ifade ettiği gibi millete-devlete hep külfet,zarar ve tahribat yapmışlardır. Mesela bu dönemde teknoratlardan seçilen bir başbakanın daha sonra İSTANBUL'daki arazisine sahip dahi çıkamdığını basında okudum. Düşünün kendi malına sahip olamıyan milletin,devletin hakkına,malına nasıl sahip çıkabilir.

  • Oğuz Yiğiter

    12.3.2024 06:32:56

    Yakın siyasî tarihimimizin önemli bir dönemeci olan 12 mart müdahelesinin yıldönümünde nazenin demokrasi fidanımıza yapılan suikastların ve darbeler tarihinin kısa bir özetini hatırlatmanız arşive not düşmek ve genç nesillere günümüz problemlerinin menşeini göstermek açısından çok değerli ve kıymetli.. Tebrikler, dualar Latif Salihoğlu Hocam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı