"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ekranda boğulan nesil

M. Latif SALİHOĞLU
23 Eylül 2025, Salı
Çok talihsiz bir zaman diliminde yaşıyoruz. İyisiyle kötüsüyle bambaşka bir çağdır bu. Yüksek teknolojinin baş döndürücü bir hızla yaygınlaştığı, yer yer insanı âdeta esir aldığı bir devir.

Buna internet çağı deniliyor. Ayrıca, elektronik, hızlı iletişim, dijital çağ diye farklı isimlendirme yapanlar da var.

Bu yüksek teknolojinin fert fert hemen herkeste bulunan cihaz ve aparatları şimdilik şunlar: Ekranlı-mikrofonlu cep telefonu, tablet, aypet, çeşit çeşit bilgisayar gibi cihazlar.

Evet, “Şimdilik bunlar var” diyoruz; zira, yakın gelecekte daha neler çıkacağını bilemiyoruz. 

Meselâ: Henüz yakından görmedik ve kullanmadık; ama, lazer ışını gibi tamamen ışık sisteminden ibaret olan ekran, mikrofon, klavye, yazı ve resim stilleri, havada, boşlukta şekillendirilip kullanılabiliyor. 

Bütün bunlar âdeta mu’cize gibi görünen gelişmeler. (Tam mu’cize, şüphesiz peygamberlere mahsustur. Beşerin eli oraya yetişemez.)

«

Söz konusu teknolojinin sağlamış olduğu sayısız faydanın yanı sıra, ayrıca bunun sınırsız derecede zararlı şekillerde kullanıldığını da görüyoruz.

Faydalı ciheti hemen herkes görüyor, biliyor, az-çok anlıyor. Biz bu yazıda, sakınılması gereken bazı zararlarından söz edelim. Tâ ki, hayret ve taaccüp uyandıran ve telâfisi-tedâvisi imkânsız hâle gelen bazı zararlarından hem kendimizi, hem çocukları ve bilhassa gençleri muhafazaya çalışalım.

«

Şimdi zarar hanesinde gördüklerimizin bir kısmını şöylece hikâye edelim:

Küçük çocukların hâlini çoğumuz görüyoruz. Daha birinci yaşından itibaren dijital ekran hastası olup çıkıyorlar. Saatlerce gözünü kırpmadan kilitlendiği o câzip ekran, gözüne, beynine, hatta sinir sistemine büyük zarar veriyor. Bir taraftan da aklını, hissiyatını dumura uğratarak onu âdeta robotik bir canlıya dönüştürüyor.

Çocuktur bu; büyüklerin elinden düşürmediğini gördüğü telefonu ve sair cihazları o da istiyor. Alamadığı veya verilmediği zaman ağlıyor, sızlıyor, kendini yerden yere vuruyor. Eh, kimi susturmak için, kimi de güya kandıraraktan yedirip içirmek için isteğini yerine getiriyor. Ama, bu gidişin sonu nereye varacağını çoğu kişi bilmiyor, düşünmüyor, düşünse de ihata edemiyor.

«

Cep telefonu ve sair cihazları kullanma alışkanlığı bilhassa gençlerde ve bazı büyüklerde, ne yazık ki tam bir “maraz-ı ruhî” hâlini almış durumda.

Gözleri hep ekranda; hele bir de kulaklığı takmışsa eğer, vay halimize: Artık seni-beni duymuyor, görmüyor, şöyle başını kaldırıp yüz yüze hasbihâl etmiyor. Varsa yoksa ekrandaki, varsa yoksa uzaktaki…

Yakınlarıyla olan yakınlığı bitti, bitiyor maalesef.

«

Son olarak “Artık bu kadarı da olmaz” dedirten iki misalle şimdilik mevzuu noktalayalım.

Birinci misal:

Cuma namazı vaktinde, caminin içinde, hatta imam minbere çıkıp hutbeyi okuduğu esnada bile elindeki telefonun ekranına kilitlenenler var. Kat’iyen hutbeyi dinlemiyorlar. Eskiden çok nadir olan bu fecaate, şimdilerde maalesef hemen her camide ve her cumada şahit olma talihsizliğini yaşıyoruz. (Camiye-cumaya gelmeyenler bahsimizden hariçtir; o, “bahs-i diğer”dir.)

İkinci misal: 

İman dersinde bile dikkati dağılan ve ikide bir eli telefona giden, mesajlara-paylaşımlara bakıp duran kimseler var. İman dersine 5-10 dakika olsun odaklanamıyor. İkide bir eli, gözü, kulağı kayıp kayıp gidiyor. Hele aynı saatlerde önemli bir maç varsa, iş büsbütün çığrından çıkıyor: Fanatik kişi, maç izlemeyi iman dersine rahatlıkla tercih edebiliyor.

Bir yerde hayretler içinde şuna şahit oldum: Misafir olduğumuz bir şehrin umumî dersindeyiz. Şehir dışından başka misafirler de var. Onlardan biri dersin tam ortasında kalkıp dışarı çıktı. Arkadaşına sorduk, şu cevabı verdi: Onun tuttuğu takımın bu gece maçı var; dışarıda maç izlemeye gitti.

Dahası var: Şehrin yabancısı olduğu için, maç sonrası güya yatacağı misafirhaneye doğru gelirken, her nasılsa tersi dönüyor, yolu şaşırıyor. Bu sebeple, gece vakti hiç hoş olmayan bir macera daha yaşıyor...

Okunma Sayısı: 193
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı