Üniversitedeyken çok sevdiğim hocalarımdan biriydi, şimdi de öyle… Dersini dinlemekten büyük bir haz duyardık arkadaşlarımla. Şimdi kitaplarını okuyarak hocamla sohbetlerime devam ediyorum.
Konuşur, eleştirir, düşünür, tartışırdık çoğu zaman. Katılımlı bir derse dönüşürdü derslerimiz.
İsteyen ve düşünenlerin katılabildiği güzel ve kalıcı dersler yer etti zihinlerimizde. Gayet esprili bir yönü vardı. Kimden mi bahsediyorum? Prof. Dr. Ali İhsan Kolcu'dan.
Yıllar geçti, ama aramızdaki bağ hiçbir zaman kopmadı. Hatta depremden sonra beni arayıp hâlimi hatırımı sorup ısrarcı, içten ve samimî bir şekilde ailemle beraber Rize'ye yanına davet ettiğinde bu bağın daha da güçlendiğini söyleyebilirim.
İnsan zor zamanlarında birilerini yanında görmek istiyor. "Evlerimiz müsait, birden fazla evimiz var, aileni de getir gel, muhakkak bekliyorum" dedi.
Babacan tavırları ile gönlümde taht kurmuş hocalarımdan bir tanesidir Ali İhsan Kolcu. Hocamız gerçekten çalışkanlığıyla, bize her zaman örnek oldu. Hocamla bir süre önce telefonlaştık… Halini hatırını sorayım istedim. Son dönemde yine bir çoğumuzun yaşadığı gibi o da bazı sıkıntılar yaşadığından bahsetti. "Hocam imtihan dünyası yapacak bir şey yok" dediğimde, "Bizim imtihanımız biraz farklı oluyor" diye çevresindeki insanların kendisine yaşattığı gereksiz sıkıntılardan bahsetti.
"Sen de sesini duyurmaya çalışıyorsun, ama bu kadar davulun içinde keman sesi duyulmuyor" dedi.
Gülmeye başladım. “Çok güzel bir benzetme hocam” dediğimde, "Bilirsin, ben her zaman güzel benzetirim" dedi.
Zannediyorum dünyanın genelinde bu kadar davulun içinde keman seslerinin duyulmadığını düşünen bir tek bizler değiliz. İnsanlar, devletler yanlış yapıyor.
Etrafındakiler ona yanlış yaptığını dahi söylemiyor... Uyarmıyor… Ölümcül bir tepkisizlik.
Azametin gururuyla kibir zehirlenmesi yaşayan modern firavunların neden ortaya çıktığını sorgulamayın.
Sebebi çok açık. Tepkisizliğin seviyesi. Çocukluğumuzda Antakya'da ortaokuldayken dersten çıktıktan sonra evimiz uzak olduğu için yoldan geçen at arabalarına atlardık. At arabacısı vicdanlıysa sizi bırakır, değilse ata şaklattığı kırbacın sırtınızda şakladığını hissedebilirdiniz.
O at arabacıların bir tanesi arabasının arkasına "Elleşme baba yorgun" diye yazmıştı.
Şimdi anlıyorum ki artık insanlık da yorgun. Gazze de kıyamet kopuyor. Ukrayna’da dünya savaşıyor.
Sumud Filosu devletlerin yapması gerekeni yaparken… Filodakilere en azından vatandaşlarımıza koruma güvencesi bile verilmedi.
Neden? Modern firavunların hâkimiyeti sürerken… Katar’da barışı konuşalım toplantısını, bazı dosyalar sebebiyle boğazından yakalanmış olan Trump’un üzüntüsü eşliğinde Netanyahu; Gazze’yi, Suriye'yi, Yemen'i, Lübnan'ı, Katar'ı... Yani barışı ve insanlığı bombalarken…
"Elleşme baba yorgun" cümlesi aklımda yankılanıyor.
Ha bir de, "Bu kadar davulun içinde keman sesi duyulmuyor" cümlesi...