"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Emeklilik yok, emektarlık var

M. Latif SALİHOĞLU
08 Ağustos 2024, Perşembe
Elli yaş ve sonrası, çoğu kimse için emeklilik devresidir. Emeklilik dönemi ise, bazıları için çalışma hayatından elini-eteğini çekmek demektir. Hatta, o dönemi yaşayan bazı kimselerden şu tarz sözleri duyarsınız: Ben artık emekliliğin tadını çıkarıyorum.

Emeklilik nasıl bir tat veriyorsa artık…

Verdiği tat, şayet “ununu eleyip eleği asmak” tarzında ise, o tat zehirden de acıdır. Fiilen ölüme dâvetiye çıkarmak gibidir. Bir nevi kalbin damarlarını tıkayıp beyin fonksiyonlarını tembelleştirmek ve nihayet “beyin ölümü”nü çabuklaştırmak demektir.

Özetle, emeklilik sürecini huzur ve saadete dönüştürmek yerine, kendini adım adım tembelliğe, atalete doğru sürükletmek ve sonunda kendini ölümün kucağına atmak demektir.

Onun için, emeklilik yaşı geldiğinde, hayata tutunmak için kişinin mutlaka yine bir “gaye-i hayali” olmalı, kişi kendine mutlaka bir meşgale bulmalı ve hayatının sonuna kadar da hiç gevşemeden aynı istikamette yoluna devam etmeli.

Yani, resmî olarak emeklilik süresi gelip çatsa bile, maraton koşusu hiç durmamalı, herhangi bir duraklama vaziyetine girmemeli; belki, “emektarlık” vaziyetini kesintisiz şekilde devam ettirmeli.

Zira, durgunluk ve duraklama hali, her nerede olursa olsun, insan hayatında, hükûmet işinde, devlet katında, hayat veren suda, millet yolunda hizmette, hiç fark etmez, durgunluğunda ardı-arkası pörsüme, paslanma, yosunlanma, çürüme, kokuşup taaffün etme ve nihayet mundar olup ölüme doğru yol alma hali ile eşdeğer bir mana taşır.

Onun için, emeklilik hayatını “durgunluk” şekline çevirmemeli, her türlü tevakkuftan, duraklamadan uzak durmalı; ömrün son demine kadar daima hareket ve faaliyet halinde yaşamaya bakmalı. 

Şunu da biliyoruz ki: Şânlı Osmanlı Devleti “duraklama” devresine (1683 Viyana Bozgunu) girmesiyle birlikte, devletin çarkları paslanıp çürümeye ve koca devlet adım adım “acıklı son”a doğru gitmeye başlamıştır.

*

Üstad Bediüzzaman’ın hayatını incelediğimizde, tam da emeklilik yaşında, Barla’da yeni bir hayat, yeni bir hizmet devresine girdiğini görüyoruz.

Onu o köye sürgün eden ehl-i dünya, elli yaşından sonra artık bir şey yapamayacağını düşündü. Hele ki, bir tarafı dağ, bir tarafı deniz, üstelik gençlerin de ekseriyetle şehirlere gittiği bir köyde ne yapabilirdi ki…

Oysa, bugün bütün dünyaya yayılan “iman kurtarma” hizmeti, işte o köyde, üstelik tam da emeklilik yaşında başladı. O köydeki çobanlarla, rençberlerle, bahçıvanlarla, fakirlerle, garibanlarla öyle bir hizmet, öyle bir ihya hareketi ki, bugün bütün insanlık âlemini hayret ve taaccüp içinde bırakıyor.

Elde-avuçta para yok, etrafta yardım edecek zengin kimse yok, şan-şöhret sahibi kimseler yok; velhasıl, maddî sebep ve imkânlar adeta sıfır noktasında iken, dahası, Üstad Bediüzzaman elli yaşını geçmiş iken, Barla gibi bir yerde muazzam bir “diriliş hadisesi” vücuda geldi. 

İşte, tarihte emsâli görülmeyen böyle bir hadise, elbetteki muhakemeli insanları hayrette bırakıp hayranlıkla alkışlattırıyor.

*

Esasen, Cenâb-ı Hak, bütün hayat ve mevcudatı, bütün dünya ve kâinatı, daimî bir hareket ve faaliyet çarkı üzere yaratmıştır. Atomdan güneş sistemine kadar, hücreden en büyük hayvana kadar, her şey hareket ve faaliyet halindedir. 

Buna göre, iradesi serbest bırakılan insan-beşer sıfatıyla, bizim de bu İlahi sisteme kendimizi dahil etmemiz, bütün benliğimizle kendimizi buna adapte, yahut entegre etmemiz lazım geliyor ki, “eşref-i mahlukat” olarak geride kalmayalım, fıtrî vazifesini tembellikle terk etmiş bir mahlukat durumuna düşmeyelim.

Okunma Sayısı: 1632
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    12.8.2024 12:48:21

    Allah razı olsun, ne kadar manidar bir hakikate latifene işaret..

  • İbrahim FİŞEK

    10.8.2024 11:24:06

    Böyle güncel ve güzel bir konuyu köşenizde gündeme taşıdığınız için çok teşekkür ederim aziz kardeşim...

  • Abdullah Tunç

    8.8.2024 18:21:26

    Üstad'ımız hayat bir faali yet ve harekettir.Şevk onun matiyyesidir.Yazının içeriğinde belirtildiği gibi atomlardan galaksilere ka dar her varlık hareket ha lindedir.Atalet,durgunluk yekneseklik ademe doğru götürür.Durgun gibi görü nen dağların içi bile hare ket halindedir. Emeklilik kavramı islami bir kavram değildir.Batı dan içimize sokulmuştur. Hadis-i şerif beşikten mezara kadar oku demi yor mu? Ayrıca iki günü bir olan ziyandadır hadis-i şerifi de var.Bu iki hadis sürekli bir faaliyet halinde olmamızı gerektiğini söylemiyor mu? Yanılmıyorsam Mimar Sinan en büyük eserini 90 yaçında yapmıştır. Üstad'ımızın hayatına baktığımızda bir durgun lük göremiyoruz.Sürekli faaliyet halindedir. Son nefese kadar hizmet edilir.Yeterki Risale okumalarımızı ak satmayalım.Yazarımız değişik sosyal konuları işleyerek yeni yeni ufuklar açıyor.Kendilerini can-ı gö nülden tebrik ederim.Rab bim kalimine kuvve, bede nine sıhhat ve afiyet versin.Amin

  • Mustafa Yalçın

    8.8.2024 10:13:18

    Hizmette kimse boş durmuyor fakat kimsede bir araya gelmiyor. Yaz rehaveti büyük kayıp. Kış sezonunda planlanması gereken proğramlar olmalı. Aile piknikleri, okuma proğramları, seminer ve konferans gibi etkinlikler. Sanki Milli Eğitim Müfredatına bağlı gibi, okullar tatil olduğunda hizmette tatile girer bin anlayış hakim. Bu düşüncenin kırılması lazım. Halbuki Ailelerin çocukları için zorunlu okul mesaileri olmadığı için daha rahat erkinlikler düzenlenebilir.

  • Mustafa Said Kara

    8.8.2024 09:05:00

    Yerinde bir konuya temas etmişsiniz. Özellikle yaşlılık tecrübesi olan abilerin hizmette daha çok inisiyatif alması lazım. Gençlerle beraber bu abiler hizmeti omuzlamalıdır. Sahip oldukları tecrübe ve birikim hizmetler için kullanılabilir. Böylece kendileri de boşlukta kalmamış ve can sıkıntısından kurtulmuş olurlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı