Bir siyasî partinin mensupları veyahut taraftarları, o partiyi normalde ne zaman terk etmeye başlarlar? Genelde “seçim mağlûbiyeti” kesinlik kazandıktan sonra değil mi? Evet öyle; ama...
Aması şu: 31 Mart’ta yapılacak seçimlerin tâ aylar öncesinden, iktidar konumundaki AKP’den bazı kopuşlar, hatta kaçışlar başladı.
Buna ilâveten, siyasî desteğini her ân bırakıp kaçma eğiliminde olanların da ciddî şikâyetleri, itirazları, serzenişleri başgösterdi.
Bu yöndeki yazıları, fazla da çaktırmadan baskı altına alınmış durumdaki bazı medya organlarında sıklıkla görmek mümkün.
*
Aydın Ünal’ın şu sözünü yabana atmamalı: Kaçıyor muyum? Evet, kaçıyorum… Lâkin kaçışımız çürümeden, seviyenin düşmesinden, tahammülsüzlükten kaçıştır... Kaçışımız, mâsumâne kaygılarla dostça uyarılarımızı sınırsız iştihalarının ve kifayetsiz ihtiraslarının önünde mania olarak görenlerin iftiralarından, ithamlarından kaçıştır.
* * *
Dikkate değer bir başka nokta da şu ki: Partiden kaçanlar kervânına hemen hergün etiketli, yahut vaktiyle parti içinde önemli görevlerde bulunmuş yeni bazı isimlerin katılması. İşte, o isimlerden biri de üç yıldır Yeni Şafak’ta köşe yazarlığı yapan Aydın Ünal.
Bir dönem AKP’den milletvekilliği de yapan Ünal’ın, “Müsaadenizle” diyerek yazdığı 21 Ocak 2019 tarihli “Vedanâme”sine şu sözlerle başlıyor: Yaklaşık 3 yıl önce “Bismihi” diyerek başlamıştım Yeni Şafak’ta yazmaya. Bugün bu yazıyla müsaadenizi rica ediyorum…
Aşağıda okuyacağınız satırlar, yine aynı yazının içinde yer alan cümlelerden muktebes.
İşte, “Evet kaçıyorum” diyen Aydın Ünal’ın yeni bazı gelişmelerin de habercisi mahiyetini taşıyan çarpıcı ifadelerinden örnekler:
“Kaçıyor muyum? Evet, kaçıyorum… Bilen bilir: Hırsızla, arsızla, haşeratla, asalakla, hainle, münafıkla, yetimin hakkını yiyen yüzsüzle, dönekle kavgadan hiç kaçmadım, kaçmam.
“Lâkin kaçışımız çürümeden, seviyenin düşmesinden, tahammülsüzlükten kaçıştır. Kaçışımız düşmandan değil, dost görünenden kaçıştır. Kaçışımız korkudan değil, pervasızlıktan; tehditten değil, aldırmazlıktan, gözü dönmüşlükten, hırstan kaçıştır.
“Kaçışımız, mâsumâne kaygılarla dostça uyarılarımızı sınırsız iştihalarının ve kifayetsiz ihtiraslarının önünde mania olarak görenlerin iftiralarından, ithamlarından kaçıştır.”
* * *
Şöyle veya böyle, orta yerde bir “kaçış” gerçeği var. Üstelik, bu sıradan kimselerin sıradan sayılacak bir kaçış tarzı da değil. Son derece düşündürücü, hatta ibretlik sayılacak türden bir kopuş, bir kaçış, bir uzaklaşma halidir.
Aydın Beyin yanı sıra, daha başka isimlerin de “kaçış öncesi sancılar” çektiğini yakînen biliyoruz. Pek yakında bunların da ayyuka çıkacağı kuvvetle muhtemeldir.
Burada konuyu ele almamızın sebebi, asla sevinmek ya da üzülmek odaklı değildir.
Asıl nazara vermek istediğimiz şey, pek yakında yaşanacak riskli gelişmelere karşı insanlarımızı önceden uyarmak, ikaz etmektir.
Esasen, biz çoktandır görüyor ve söylüyorduk zaten “Gidişat, hiç de normal değil; siyasî fay hattı alabildiğine gerildi” diye...
İşte, bizim uzun süre önce gördüğümüzü, şimdilerde AKP’li bazı dostlarımız da yeni yeni fark etmeye başladı.
Evet, gördüler ve dikkatle baktıklarında dahi iyi görüyorlar ki, büyük bir sarsıntı artık kaçınılmaz bir hale geldi. Bu sarsıntı ile birlikte, kocaman bir siyasî kalenin temel taşları dahi yerinden oynayarak üstümüze doğru yuvarlanacak. Neticede, ortalık bir enkaz yığını haline gelecek. Ve, pekçok kişi ve çevrenin sermayesi, o ağır enkazın altında kalacak.
İşte, o muhtemel sarsıntıdan ve hasıl olacak ağır enkazdan kaçış süreci başlamış durumda. Meselenin özü, özeti budur.
Netice itibariyle, fanatik taraftar olmayan, yahut aklî muhakemesini bütün bütün kaybetmeyenler, yakın zamanda olacakları şimdiden hissetmeye, yahut dikkatlice düşünüp fark etmeye başladığı içindir ki, kendince bir tedbir alma ihtiyacını duymakta.
Duâ ve temenni edelim ki, şimdilik baskılanan, ama yakında bekleyen siyasî, içtimaî, iktisadî sarsıntılar, bu necip millete pahalıya mal olmasın, ucuz atlatılsın.