31 Mart Vak'ası, bir yönüyle gitgide baskıcı bir rejimle ülkeyi yönetmeye çalışan İttihat-Terakki hükümetine yönelik bir infial ve öfke patlaması şeklinde tezahür etti. En azından görüntü böyle...
Zabitlerini (komutanlarını) bulundukları kışlaya hapsederek başlarındaki çavuşlarla birlikte sokaklara ve meydana taşan Avcı Taburlarına bağlı askerler, İttihatçılara muhalif halk ve bir kısım medrese talebeleriyle birlikte nümayiş ile yürüyüşe geçtiler.
Meclis ve hükümet merkezinin de bulunduğu Cağaloğlu, Sultanahmet ve Ayasofya taraflarını işgal eden sergerde kalabalık, ilgili-ilgisiz birçok kişinin kanını döktü. Öyle ki, yanlışlıkla bir milletvekilini de hançerleyip öldürdüler.
Bu arada, İttihatçılara lânet okuyanların yanı sıra "Yaşasın Şeriat!" diye ortalıkta nâra atanlar oldu.
*
Kargaşanın had safhaya çıktığı bu ortamda, canını kurtarmak isteyen İttihatçıların ileri gelenleri, korkudan köşe bucak saklanmak mecburiyetinde kaldı.
İşte, o İttihatçılardan biri de, ileriki yıllarda İstanbul'da vali ve belediye başkanlığı da yapacak olan İsmail Canbulat idi.
Bir yolunu bularak Selânik'teki İttihat-Terakki Cemiyeti merkezine bir telgraf çeken İsmail Canbulat (Haşiye), telgrafta tarihe geçen şu tabiri kullandı: "Meşrûtiyet mahvoldu."
İşte bu söz, zaten bir bahane arayışında olan İttihatçı komitacıları harekete geçirmeye yetti.
13-23 Nisan tarihleri arasında öbek öbek toplanan ve yekûnu kırk bin kişiyi bulan Selânik merkezli Hareket Ordusu, bir gün sonra İstanbul'a girdi ve lokal çaptaki bazı kanlı müsademeden sonra, İstanbul’un ve dolayısıyla ülkenin idaresini ele geçirmiş oldu.
Üç gün sonra (27 Nisan) ise, Padişahı tahttan indiren ve akabinde Yıldız Sarayı’nı yağma ettiren, aynı zamanda muhtelif noktalarda kurduğu darağaçları ile etrafa korku ve dehşet veren İttihatçı komitacılar, aslında nâzik hürriyete ve nâzenin meşrûtiyete en büyük darbeyi vurmuş oldular.
*
Sözde, "mahvedilen meşrûtiyet"i kurtarmak için harekete geçen entrikacı İttihatçılar, neticede yaşanan kargaşayı bahane ederek kanlı bir darbe yaptı ve meşrûtiyet sistemini de felce uğratarak tam bir istibdat idaresini kurmuş oldu.
Netice itibariyle şunu söylemek mümkün: 31 Mart Vak'ası, kimin işine yaradıysa ve kim bu kargaşayı kendi menfaati için fırsat telâkki ettiyse, meşrûtiyeti mahveden de, dökülen kanların en büyük günahkârı da odur. Yani, bu hadisede delilden çok âkibete bakarak tahlil ve değerlendirmede bulunmak gerekiyor.
İsmail Canbulat, 1926’da İzmir Suikastı dâvâsında idamla yargılanırken.
..................
HAŞİYE: Meşrûtiyet döneminin en sıkı İttihatçılarından biri olan İsmail Canbulat, Cumhuriyetin ilk yıllarında da M. Kemal'in gözde adamlarından biriydi. Hatta, 1923'te İstanbul milletvekili sıfatıyla yeni Meclis'te görev aldı. Ne var ki, iki sene sonra kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına girdikten sonra, M. Kemal ile araları bozuldu. Dostluğun yerini intikam duyguları aldı. 1926'daki İzmir Sûikastına adı karıştırılan Canbulat, sevk edildiği İstiklâl Mahkemesi tarafından idam cezasına çarptırıldı.