Bizi tekrar sizinle buluşturan Rabbime nihayetsiz hamd û senâlar olsun. Ailece geçirdiğimiz Korona hastalığı sebebiyle yazılara bir müddet ara verdik. Allah’a şükür ki, tekrar başlamış olduk.
Bu amansız hastalığa önce hanım yakalandı. Haliyle yataklara düştü. Üçüncü haftanın başlarında fenâlaşınca, ambulansla hastaneye kaldırdık. Bir haftalık tedavinin ardından taburcu edildi.
Bu arada, onun hastaneye yatışını yaptığımız aynı gün, bu defa biz düştük. İki kez test yaptırdık; negatif çıktı. Yemeden-içmeden kesilmiş halde, bir hafta sonra tekrar test yaptırdık; üçüncü testin sonucu pozitif çıktı.
Hastalığımız, ikinci hafta nisbeten daha ağır seyretmeye başladı. Tat, koku, iştah tamamen gitti. Hâlsizlik, takatsızlık had safhaya çıktı. İki hafta içinde, yaklaşık 7-8 kilo eridik.
Üçüncü haftanın başında durum daha da ciddileşti. Ölümü çok daha yakından hissederek artık hastaneye gidip yatmaya tam karar vermiş idik ki, âniden durumun değiştiğini ve ibrenin dönmeye başladığını fark ettik: Halsizlik gitmeye, takat yerine gelmeye başladı. Yeme-içmede de normalleşme emâreleri görüldü. Elhamdülillah.
Evdeki tedavi sürecinde bize nelerin iyi geldiğini de (istifadeye medar olacağı düşüncesiyle) bunları liste halinde yazının sonunda bulabilirsiniz.
*
Bildiğiniz gibi, koronavirüsü bütün dünyaya yayıldı ve milyarlarca insanın hayatını etkiledi; yeni yeni varyantlarla da etkilemeye devam ediyor.
Vak’a sayısı ve ölüm oranları itibariyle, Türkiye, dünya ülkelerinin üst sıralarında yer alıyor. İşin en acı tarafı, hastalanan veya vefat eden insanlarımızın hangi varyanta yakalandığı bilinmiyor. Bilinenler ancak binde bir nisbetinde.
Öte yandan, bu salgına karşı kendini koruyabilmek son derece zor görünüyor. Hele ki, aile efradından biri yakalanırsa, virüsün diğer fertlere bulaşması çok yüksek ihtimal dahilinde.
Aynı durumu biz de yaşadık. İki seneye yakın, büyük bir hassasiyetle kendimizi muhafazaya çalıştık. Ne var ki, sonunda yakalandık.
Aynı şekilde çevremizde de çok sayıda yakınımız, mesai arkadaşımız ve tanıdığımız dost-komşu kimi aileler bu hastalığın pençesine düşmüş halde. Hatta öyle ki, 7-8 kişilik bazı ailelerin bütün fertleri şu anda hastanede tedavi görüyor. Üstelik, bunların içinde 3-5 yaşındaki çocuklar da var. Rabbim hallerine acısın ve âcil şifâlar ihsan eylesin.
*
Son olarak, evdeki tedavi sürecinde bize nelerin iyi geldiğini takdim etmek istiyoruz.
Öncelikle, duâların feyiz ve bereketinin daima azim tesirini hissettik.
Maddî olarak ve sebepler tahtında, ayrıca şu ilâç takviyelerinin büyük faydasını gördük:
Yemeden-içmeden kesilip halsiz-takatsiz düşünce, gün aşırı serum almak durumunda kaldık.
Kendimizi zorlayarak da olsa, her gün bir bardak taze sumak suyunu içmeye çalıştık.
Diğer içtiklerimizi şu şekilde sıralayabiliriz:
Alkali su. Klordioksitli su. Parol. C vitaminli içecekler. Aktardan temin ettiğimiz çam kozalağı şurubundan sabah-akşam birer kaşık içtik. Kekik yağı ve udi-hindi yağından birer çay kaşığı. Kekik yağı çok keskin olduğundan, bir bardak suya 2-3 damla almak daha uygun olur.
Ayrıca, her zaman için çokça faydasını gördüğümüz bir karışım şudur: Yarım çay bardağı kadar eşit miktarda sızma zeytinyağı, yarım limon ve ev sirkesi karışımı gece yatmadan aldık ki, ibrenin değişmesinde de bunun büyük etkisi oldu.
Arayan, soran, duâ eden herkese selâm ve duâlarımızı gönderirken, cümle hasta kardeşlerimize de Şâfi-i Hakikî’den hayırlı şifâlar niyaz ediyoruz.
***
GÜNÜN TARİHİ: 6 ARALIK 1525
Fransa Kralı’nın Kanunî’den yardım istemesi
1515-47 yılları arasında hüküm süren ve fakat 24 Şubat 1525’teki Pavia Savaşı’nda Kutsal-Roma Cermen İmparatoru Şarlken’e yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransuva (I. François), annesi kanalıyla Osmanlı Padişahı Sultan Süleyman’dan yardım talebinde bulundu. Kànunî Sultan Süleyman’ın Macaristan Seferine karar vermesinin en önemli sebeplerinden biri bu yardım dâveti oldu. Kanunî, gönderdiği mektupta şu meâlde ifadeler kullandı:
France Vilayeti Kralı Françesko! Krallar, sultanlar da yenilip esir olabilir. Ama, sen gönlünü hoş tut. Düşman kuvvetleri kovmak ve ülkeler fethetmek için her zaman hazırız.
29 Ağustos 1526’da vuku bulan Mohaç Meydan Muharebesi, Osmanlı’nın kesin zaferiyle neticelendi. Fransuva da serbest bırakıldı. Krallığa kaldığı yerden devam etti.