"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sason Hadisesi’nin iç yüzü

M. Latif SALİHOĞLU
07 Şubat 2020, Cuma
Değerli okuyucularımız tarafından, bugünlerde bizden izâhı istenen yakın tarihle bağlantılı iki konu var.

Bugün de onların üzerinde duralım inşallah.

Birincisi: Hürriyet kahramanlarından Resneli Niyazi Bey hakkında, yüz yıl sonra hâlâ revâç gören iftiralara cevap. (Bu konuyu bir sonraki yazıya bırakarak, bugün diğer konuya açıklık getirmeye çalışalım.)

İkincisi: Geçtiğimiz günlerde hatıralarını neşrettiğimiz Hacı Ahmet Ataklı ve ailesinin Kastamonu’ya sürgün edilmesine sebep olan 1936-37’deki Sason Hadisesi.

Araplar oldu “Kürt isyancı”

Aşağıda 1936-37 yıllarına ait anlatacaklarımızın önemli bir kısmı, 27 Mayıs’ın (1960) darbeci generallerinden Cemal Madanoğlu’nun, önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen “Anılar-I” isimli kitabında da aynen yer alıyor.

Biz ise, hem o kitaptaki bilgilerden istifade ederek, hem de söz konusu “Sason hadisesi”ni bütün dehşetiyle yaşayanları bizzat dinleyerek, ilâveten toplayabildiğimiz bilgileri sizlere takdim ediyoruz:

1936'larda Batman'ın (eskiden Sason, şimdi Kozluk ilçesine bağlı olan) Bitlis sınırındaki dağ köylerinde yaşayan Arap vatandaşlar, adeta haraca bağlanmışcasına onlardan ağır vergiler tahsil ediliyordu.

Bu ağır vergiler, gün geldi fakir köylüleri canından bezdirdi. Dolayısıyla, o zamanlar mahallî dilde kullanılan tabirle “Kamçur Vergisi”ni aksatmaya ve kesmeye başladılar.

1936’daki “Sason İsyanı” Hadisesi’nin mağdurlarından Hacı Ahmet Ataklı.

O köylerin bir kısmı Harbak Vâdisi’nde yer alır. Bazılarının eski ismi şöyledir: Harbak, Balo, Aynrast, Göğe, Bınek...

1936 yılında, ilçenin yönetim heyeti, vergi toplamak için jandarma koruması altında bir gün Harbak Köyü’ne giderler. Jandarma yüzbaşısı, kaymakam vekili ve müftü vekili ile birlikte köyün ağası Teter-i Badik’in evine misafir olurlar.

Hanımlar yemek yapmak için seferber olurlar. O esnada, yüzbaşı, fırsat kollayarak misafiri olduğu hanedeki kadınlardan birine sarkıntılıkta bulunur. Kadının kaçması, gürültünün duyulmasıyla birlikte, ortalık aniden gerilmeye başlar. Haber kısa zamanda köyde şuyû bulur. Erkekler silâhlarına davranır ve çatışma çıkar. Çatışmada, resmî görevlilerden iki kişi öldürülür.

Canını kurtaran yüzbaşı, ilçeye dönerek Ankara’ya şöyle bir rapor gönderir: “Vergi toplamak için gittiğimiz Sason’un köylerinde ‘Kürt isyanı’ başladı.” 

Oysa, o köylülerin içinde bir tek Kürt kökenli vatandaş yoktu; istisnasız tamamı Arap olup hâlen de Arapça konuşurlar. Bunu bizzat gidip yerinde de tesbit ettik.

O ahlâksız komutan, kendi pisliğini örtmek-perdelemek için hükümet merkezine olayı “Kürt isyanı” şeklinde rapor etmiş.

Sonra ne mi oldu? Resmî raporda “Kürt isyanı” ifadesi yer alınca, siyasî iktidar, civardaki bütün askerî birlikleri harekete geçirerek hadise mahalline sevk ettirir. Binlerce askerin operasyon için yığıldığı Harbak Vadisi ile etrafındaki 40 köyün insanları karşı karşıya gelir. Kuşların yerine kurşunlar uçuşur o çetin dağlarda, tepelerde, vadilerde... Maaselef, çok kan dökülür.

Sonuç: Kırk köyün bulunduğu kısım abluka altına alınır. Kaçanlar eşkıya olur. Kaçamayanlar, derdest edilerek Anadolu’nun batı bölgelerine sürgüne gönderilir. Oysa, sürgün edilenlerin önemli bir kısmı, çatışmalarla hiç ilgisi olmadığı gibi, gerçekte nelerin olup bittiğini dahi bilmiyorlardı.

İşte, hatıralarını tesbit ve neşrettiğimiz Kastamonu şahitlerinden Hacı Ahmet Ataklı ve ailesi de, o sürgün hadisesinin mâsum mağdurlarından biridir.

Okunma Sayısı: 5630
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    15.2.2020 13:45:07

    Muh. Ali Bey, 1936'daki Sason Hadisesi'nin canlı şahitlerinden biri olan bir asırlık çınar da bizim yazdıklarımızı aynen teyit ederek anlatıyor: -Yüzlerce insanın ölmesine, binlerce mâsumun Anadolu'ya sürgün edilmesine sebebiyet veren ilk hareket, jandarma yüzbaşısının genç bir kadına sarkıntılık teşebbüsüyle başladı... Link adresi: https://www.youtube.com/watch?v=dsO7m79S2w8

  • Abdulkadir Turan

    7.2.2020 16:21:15

    Zalimlerin;geçmişte mâsum köylü halka,nasıl zulüm ettiğine ve tahakküm altında bıraktığına,tarih ve tecrübe sahibi insanlar şahittir.O gariban halkın;evlerinden ve yurtlarından,nasıl alıkoyuldukları gün gibi ortadadır.Önemli olan,tarihî olayları iyi okumak ve iyi analiz etmektir.Bir ifade ortaya atıldığında,onu mutlak sûrette ispat etmek gibi bir zorunluluk vardır.Yoksa yalan yanlış ve olmayan birşeyi,olmuş gibi lanse etmek çok kolaydır ve bunu yapmak ta basit insanların işidir.Latif Ağabeyimiz gibi, mütedeyyin ve akl-ı selim insanlar;tarihî seyirleri iyi okuyor,araştırıyor ve analiz ediyor.Ondan sonra da tatbik sahasına koyuyor.(Allah razı olsun) Ve biz de acizane istifâde etmeye gayret gösteriyoruz.Hiçbir zaman unutmamamız gereken birşey de;hiçbir kimsenin yaptığı şey,yanına kâr kalmayacaktır.Bu konuda da müsterih olalım.

  • Ali

    7.2.2020 15:16:22

    Bu tür anlatımlara zatınızdan dolayı inanabiliriz ana şunları da soralım; - Bu olayları yaşayan asker şahitler ne diyor, ona da bakılmalı? - Zorla vergi almaya köye gidildiğine göre; herkes tedbirli olmalı.Yani hele o devirde; kadınların insanlardan kaçtığı bir köyde, subay nasıl sataşmış olabilir? - Bir tuzak bir kumpas olması imkansız bir şey mi? Bu tür ispatsız durumları ortada bırakmak; hem gerçeğe hem adalete hem barışa katkı yapar..

  • m.zeki köseoğlu

    7.2.2020 10:26:14

    merhaba mithat paşa nın başınıın kesilmesinde A.hamidin istegi oldugunu bır yerde söyledim oradaki bir tarihçi bu uydurmadır dedi belge varsa lütfen bana yollayınız selamlar

  • Abdullah Tunç

    7.2.2020 10:23:09

    Evet, işte doğru tarih. Keşke bütün tarihi olaylar böyle doğru yazılsa,anla tılsa. Ve tarihimizi,tarihi şahsiyetleri doğru öğrensek... Belki bazılarının iç yüzü ortaya çıkacak, maskeleri düşe cek ama, topyekün bir milletin vicdanı rahat edecektir.Bu doğru tarih, toplu mu birleştirecek,kaynaştıracaktır. Tarihimiz zengindir.Tarihimiz şerefli levhalar ve kahramanlık destanları ile doludur.İşte böyle bir tarih bir miletin enerji ve şevk kaynağıdır.Onun için doğru bir tarihe şiddetle ihtiyaç vardır. İşin ehli tarihçilerimiz tarafın bu görev yapılmalıdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı