Aşk, sevgi, muhabbet, çoğu zaman ilâç gibidir; hastalığı tedâvi eder.
Derman gibidir, dertlere devâ olur. Kuvvetli bir duygudur; canlandırır, vitamin etkisi meydana getirir.
Fakat, muhabbetin dahi bir ölçüsü, ayarı, sınırı, mizânı, hadd-i vasatı vardır. Ölçü kaçtığında, o vasat sınır aşıldığında, derman derdi azdırır; ilâç zehire inkılâp eder.
Sözler’in sonundaki Lemeat’ta, bu mümtaz ölçüleri ders veren şöyle bir vecize var: “Beğendiğin şeyde ifrat etme! Bir derdin dermânı başka derde dert olur; panzehiri zehir olur. Derman hadden geçerse, dert getirir, öldürür.”
* * *
Gerek şahsî, gerek sosyal ve gerekse siyasî hayatta muhabbet duyduğu kişiye karşı aşırıya kaçanlara rastlıyoruz. Öyle ki, hem kendisine, hem muhatabına, hem de çevresine zarar verecek derecede bir aşırılık...
Bizimle istişare ettiklerinde, gerekli ikaz ve izahlarda bulunarak, muhtemel zararlara karşı onları muhafazaya çalışıyoruz.
Bir kısmı ise, maalesef hiç söz dinlemiyor. Kilitlendiği hedefe doğru bodoslamasına gidiyor. Kafasını duvara çarpıncaya kadar da dur-durak bilmiyor.
Haliyle, çarpmanın etkisiyle yara-bere içinde kalıyorlar. Bir kısmı, şiddetli sarsıntılar sebebiyle aklî, kalbî, hatta ruhî plânda travmalar geçiriyor. Travmanın etkisi uzun sürdüğünde ise, bu kez zincirleme tarzda başka sıkıntılar zuhûr etmeye başlıyor.
* * *
Hayatın çeşitli alanlarında, söz konusu haddi aşan duygular sebebiyle, fayda vermez pişmanlık ve perişanlıkla neticelenen çok acı tecrübelere, misâllere şahit olduk.
* Akılsız başıyla âşık olduğu kişiyi, önceden “çıldırasıya sevdiği” halde, bilâhare ondan “nefret eder” duruma gelenler, ister istemez travmaya yakalanıyor.
* Yere göğe sığdıramadığı bir şahsa karşı duyduğu hürmet ve muhabbeti, bir müddet sonra herhangi bir sebeple tersine inkılâp etmesi sonucu, şiddetli travmaya yakalanarak, maalesef kafayı yiyecek dereceye geliyorlar.
* Bir siyasî partiye veya onun liderine karşı yıllar yılı duyduğu “fart-ı muhabbet” ile gittiği halde, bir müddet sonra, peşinden gittiği şeyin aslında bir serap, bir ütopyadan ibaret olduğunu fark edince kendini kaybedecek derecede sarsılanlar oluyor.
İşte, şimdilerde yine böylesi bir sarsıntının sinyallerini alıyor, işaretlerini görüyoruz.
Bu sebeple dost, kardeş ve ahbaplarımızı uyarmak istiyoruz. Tedbirli olmaz ve dikkatli davranmazlarsa, travmatik durumlarla karşılaşmaları kaçınılmaz olacak.
Evet, gitgide eskaza dönüşen bir yapının molozları altında kalma ihtimali yüksektir.
Öyle ya, beğendiği siyasî aktöre muhabbet duymada ifrat edercesine giden; hele hele o aktöre “Siyasî Mehdi, Müceddit, Cehcah” gibi olağanüstü vasıfları yükleyenlerin yakalanacağı travmanın etkisi daha da şiddetli olur.
Dostluk, kardeşlik vazifesi cümlesinden olarak, gereken uyarıyı belki yüz birinci kez olarak tekraren ifade etme ihtiyacını duyduk.
***
GÜNÜN TARİHİ: 04 Temmuz 1776
ABD’nin bağımsızlık günü
Zamanla eyalet sayısı 50’ye çıkan Amerika Birleşik Devletleri, resmî olarak 4 Temmuz 1776’da kuruldu. (Bayrağında 50 yıldız var.)
Bu tarihe kadar İngiltere Devletler Topluluğu’na (Büyük Britanya) bağlı olan ABD, her yıl 4 Temmuz’u “Bağımsızlık Günü” olarak kutlamaktadır.
Aynı gün içinde ayrıca bir “Bağımsızlık Bildirgesi” yayınlandı. Hem bildirgenin metni, hem de bağımsızlık yöntemi itibariyle, ABD, bağımsızlık mücadelesi veren sair ülke ve topluluklar için de çarpıcı bir örnek teşkil etti.
Dikkat çeken bir nokta şudur: İngiliz topluluğuyla mücadele ederek ve çok ağır bedeller ödeyerek bağımsız hale gelen ABD, uluslar arası platformlarda kendine en yakın ülke olarak yine İngiltere’yi görmekte ve çoğu zaman yine onunla birlikte hareket etmektedir.