"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet, zulüm ve son pişmanlık!

M. Said ZEKİ
08 Eylül 2019, Pazar
Hak, hürriyet ve adalet her yerde, her millette, her ailede ve yapılan her işte güzeldir. Çünkü yerler ve gökler ancak adaletle ayakta durur. Evde, okulda, çarşıda, ticarette, devlet dairesinde kısaca hayatın her alanında insan âdil davranmakla emrolunmuştur.

Dinî inanç veya felsefî görüşü ne olursa olsun; insanlık olarak hak ve hürriyeti doğru anlayıp, sahip çıkmamız lâzım. Bütün semavî dinler ve insanlığın mutluluğunu esas alan fikir akımları hak ve hürriyeti esas almış, zıddı olan zulüm ile mücadele etmiştir. İnsan fıtratına uygun olan ve Yaratıcının istediği adaleti ayakta tutmaktır. Kendi aleyhimize olsa bile, adaletten ayrılmamaktır. Zulüm ise; her yerde, her işte, her davranışta, her toplumda zulümdür.

“KIZIM FATIMA BİLE OLSA ADALETİ TATBİK EDERİM”

Hz. Peygamber (asm) ‘Vallahi kızım Fatıma da suç işlese aynı cezayı veririm’ diyerek, her konuda olduğu gibi adalet konusunda da örnek bir tavır ve duruş sergilemiştir. Hanımı Hz. Aişe (ra) ile kendi arasındaki ailevî bir anlaşmazlıkta Hz. Ebubekir’i (ra) hakem tayin etmiştir. Aile reisinin eş ve çocuklarına yumuşak ve âdil davranmalarını emretmiş, hizmetçi ve işçi çalıştıranlara; onlara baskı yapmamayı ve ücretlerini ‘alın teri kurumadan’ verilmesini söylemiştir. Hayvanlara eziyeti ve takatinden fazla yük yüklemeyi ve çalıştırmayı yasaklamıştır. İnsandan çevreye; her hususta hassasiyet göstermiştir. 

İslâm ‘karıncayı bile incitmeyi’ yasaklar, onun hukukunu korur. Çünkü İslâm, Allah’tan başkasına boyun eğmeyi yasaklayan bir dindir. Her türlü zulüm ve baskıya karşı çıkar. Bediüzzaman Hazretleri, ‘şeriatın âleme, istibdadı kaldırmak için geldiğini’ söyler. Müslümanlar bu hassas ve âdil hükümlere ne kadar riayet ettikleri konusunda kendilerini hesaba çekmelidir.

HER TÜRLÜ ZULME KARŞI ÇIKMAK

Bir toplumda kimden ve nereden gelirse gelsin her türlü haksızlığa, yanlışlığa, zulme karşı çıkılıyorsa orada adalet şuuru gelişmiştir ve âdil bir toplumdur.

Fakat insanlar korku, gelecek endişesi, tamahkârlık, ırkçılık, nemelâzımcılık, yükselme ve şöhret hırsı gibi ‘desise-i şeytaniye’ neticesi adalete sahip çıkmayıp susarsa; boşluk kabul etmeyen kâinat zulüm ve haksızlıklarla dolar. Kâinat Sahibi’nin (cc) kahrını celbeder, musîbetlerin gelmesine, şiddetlenerek devam etmesine, ‘Cehennemin bile kendini parçalayacak hale gelmesine’ kendi hatalarıyla fetva verir.

ADALET NEREDE, ZULÜM NEREDE?

Hayatın her alanında eğer kuvvetli zayıfı eziyor, elindekileri gasp ve garet ediyorsa, baskı, zulüm, menfaat ortalıkta kol geziyorsa, toplumun fertleri gerek menfaatleri icabı, gerek korktukları için bunlara seyirci kalıyorsa orada adalet yoktur, zulüm vardır. 

Halbuki insanlar, özelde Müslümanlar bir kötülük, bir zulüm gördüklerinde onu eliyle veya diliyle men edecek, buna gücü yetmiyorsa en azından içinden kızacak, taraftar olmayacak ve yüzünü ekşitecektir. Çünkü onlar inanır ki aldıkları her nefesten, attıkları her adımdan, işledikleri her fiilden hesaba çekileceklerdir. Ve yine inanırlar ki ‘zerre kadar iyilikte, kötülükte karşılıksız kalmayacaktır’.

UMUMÎ MUSÎBETE, UMUMÎ TEVBE

Umumî musîbetler, ancak umumî bir tevbe ile kalkar. Pişmanlık Yaratıcının gazabını değil, rahmetini celbeder. Yanlışta ve zulümde ısrar etmek, ‘daha beter olsunlar’ diyerek zulme destek vermek yerine; bir nefis muhasebesi yapıp hata, kusur, kabahat, zulüm ve cinayetiyle yüzleşmek, farkına varıp pişman olmak, nedamet getirmek gerek. 

Önce Allah’a karşı tevbe ve pişmanlığını arz etmek, sonra acilen ‘hukuk-u ibad’ gereği insanların mağduriyetlerini mümkün olduğu kadar gidermek, yaraları sarmak, dertlere derman olmak belki aff-ı İlâhiye vesile olur.

SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ !

Can tende durduğu sürece, güneş batıdan doğmadığı sürece, kıyamet kopmadığı sürece tevbe kapısı açıktır. Fırsat elden kaçmadan tevbe edip, hataları tamire çalışmak, zulmü adaletle tedavi etmek için acele etmek gerek. Geri kalmak hem dünya için, hem ahiret hayatı için hata ve pişmanlıktır. Ahirette son pişmanlık, zenginlik, makam mevki sahibi olmak fayda vermez, zalim cezasını, mazlûm mükâfatını alır. ‘Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel’ uyanmak lâzım!

Okunma Sayısı: 4017
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı