Risale-i Nur’da Allâh’ın sıfatları üç grubda ifade edilir.1 Devam edecek olan mütalâalarımızda inşaallâh bunu ifade etmeye çalışalım.
1- Aynî sıfatlar: Sıfat-ı ayniye, sıfat-ı selbiye, sıfat-ı tenzihiye, sıfat-ı vacibe gibi isimlerle ifade edilen bu sıfatlar ile sadece Kendisine ait, mahlûka ait olamayan, verilemeyen, verilmesi caiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Aynî sıfatların zıtları Allâh hakkında düşünülemez. Aynı zamanda, Allâh’ın ne olmadığını anlatan sıfatlardır. Zıtları olan noksanlık, sonluluk ifade eden mahlûka ait sıfatlar, Allah hakkında olmadığı için “selbî sıfatlar” denilmiş. Dolayısıyla Allâh’ı tenzih etmek için “tenzihî sıfatlar” denilmiş. Kendisinin olmazsa olmazı, lâzıme-i zaruriyesi olduğu için “vacib sıfatlar” denilmiştir.
Allâh Lafza-i Celâli, O’nun aynî sıfatıdır. Lafzullâh, bütün kemâl sıfatları tazammun eder bir sadeftir. Başka has isimlerinin böylesi bir delâleti, alâmeti, hususiyeti yoktur.
Aynî sıfatlar şunlardır: 1. Vücud, 2. Kıdem, 3. Bekâ, 4. Vahdaniyet, 5. Muhalefetün Lil-Havadis 6. Kıyam bi-Nefsihî sıfatlarıdır.
Vücud, Allâh’ın mevcudiyeti. Yokluğu düşünülemez. Allâh mevcuddur, ancak mahlûkun mevcudiyeti manasında mevcud değildir. Mahiyeti mechul bir mevcudiyet. Mahlûkî mevcud manalarından müstağnî ve yüksek bir mevcudiyet. Vâcibü’l-vücud; kesin olarak vücudu vacib olan mevcudiyet.
Kıdem, ezelî manasında. Ezelî demek zaman kavramının üzerinde ve dışında bir mevcudiyet, başlangıç meselesi tartışılamayan, zamanla kıyaslanamayan bir kıdem. Bir başka ifade ile mahiyeti mechul bir kıdem. Kıdem, varlığının başlangıcı olmamak.
Beka, devamlılık, sonsuzluk, ölümün ârız olmadığı daimiyet. Ezelî mânâsında bir ebediyet, ebedî mânâsında bir ezeliyet. Zamanın evvel âhir mânâları gibi hiçbir şekli ile söz konusu olmayan bir beka.
Vahdaniyet, vahid, tek ve bir. Başında şuur, yüzünde göz bulunan herkesin âlemdeki nizam, intizam, hikmet ile gördüğü, anladığı mânâ ile ifade etmeye, kısmen yaklaşılmaya çalışılan bir vahdaniyet, yani şeriki, ortağı bulunmamak.
Muhalefetün Lil-Havadis; hâdis olan, sonradan ortaya çıkanlara muhalif olmak, onlara benzememek, onlardan müstağnî olmak. Sonradan yaratılanlara benzemeyen, onların mânâ ve mahiyetlerinden azade olan.
Kıyâm bi-Nefsihî; Nefsi ile kıyâmdadır. Kendiliğinden mevcuddur. Mevcudiyeti kendindendir. Herşeyin mevcudiyeti Kendisine bağlı olarak, ama O hiçbir şeyin mevcudiyetine bağlı olmaksızın bir kaim olma. Başkasının ayakta tutmasına, kıyâmına muhtaç olmama manasında bir mevcudiyet.
Allâh’ın sıfatlarını anlamaya çalışırken mahiyetlerini anlama, ifade etme noktasında mechuliyetimizin olduğu, bilgimizin olmadığı veya olamayacağı muhtevalı bir kabulle yaklaşmak gerekir. Resûl-i Ekrem’in (asm) âyeti talim ettirdiği mânâyı anlayabildiğimiz kadarıyla iman ederiz. Esasında da böyle olması gereken bu mânâ ile biz Allâh’ı hem mevcud, hem de vahid bilir, anlar, ikna olur, iman eder, teslim olur, hükmüne itaat ederiz. Allâh’a müteveccih mânâları anlatır ve düşünürken beşerî kelimeleri kullanır ama mahlûkî mânâları yüklemeden, sırf mahiyetini bilemediğimiz Rabbimizi ifade yolunda bir unvan ve işaret taşı olarak mecburen kullandığımız kelimelerle zikreder, fikrederiz.
Risale-i Nur, Rabbimizi, Kur’ânî tabirlerle talim eder. Biz, Üstad’ın dilinden bu tâbirleri okurken, başkasına anlatmada anladığımızı, kendi cümle ve ifadelerimizle anlatırız. Ancak tavr-ı esasiyi, ruh-u aslîyi muhafaza etmeyi de sadakat olarak biliriz.
Dipnot:
1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 32,33.