2 Aralık 2021 göreve başlayan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, 27 Aralık 2021 ahaber’in canlı yayınında, “Hani hep hayal edersiniz ya, şöyle bir uyusam da 6 ay sonra uyansam diye; bir uyuyun 6 ay sonra uyanın… Çok farklı noktalara gideceğiz” demişti.
Hayat pahalılığı, geçim derdi, her gün gelen zamlardan dolayı bırakın uyumayı, milletin uykuları kaçtı. 6 ay geçti ne enflasyon düştü, ne hayat pahalılığı bitti. Tam tersine zaten kötü olan ekonomi daha da kötüleşti. Uçacak denilen ekonomi, yürüyemez hale geldi. Yüzde 36 olan enflasyon iki katından fazla artarak yüzde 73.5’lara çıktı. 11 lira olan benzin 28’lere, 2.5 lira olan ekmek 5 liraya, 8 lira olan bir litre süt 18 liraya çıktı.
İcat ettikleri zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan kur korumalı mevduat hesabına milyarlar ödenirken, faiz yükü 240 milyardan 330 milyara çıktı.
Milletin, bakanın gözündeki ışıltıyı görmek bir yana, gözünün feri söndü, insanlar daha çok fakirleşti. Yoksulluk yaşayan millet yoklukla karşılaştı. Millet kâbusu yaşarken 6 ay sonra Sayın Nebati neyi yaşıyor, millet merak ediyor.
***
NASIL BİR MEDYA İSTENİYOR?
Meclis ek bütçeyi görüşünce sansür yasası olarak bilinen ve sert şekilde eleştirilen sosyal medya yasasını Ekim ayına kaldı. İktidar yasayı çıkarma ısrarından vazgeçmiş değil.
Basının durumu ortada. Ülke ekonomik olarak yangın yerine dönmüşten basının büyük bir bölümü bunu gizleme peşinde çiçek-böcek haberleri ile milleti uyutmaya çalışıyor. Milletin gerçek gündemini dile getiren medya ise RTÜK, BİK gibi kurumlar eliyle verilen cezalarla susturulmaya çalışılıyor.
Bütün bunlar geçtiğimiz hafta başında vefat eden ünlü aktör Cüneyt Arkın’ın vefatından sonra ortaya çıkan mülâkatı görünce aklımıza geldi. Bir gazetecinin sorusuna, “Burs diye gençleri borçlandırıyorsunuz. Saraylar yapıyoruz, niye yurt yapmıyoruz” sözü karşısında panikleyen muhabir konuyu değiştirmeye çalışsa da Arkın sitem ederek “boşver” diyor ve diğer soruları cevapsız bırakıyor.
Hükümet böyle bir medya istiyor ama örnekte de olduğu gibi gerçekler bir şekilde ortaya çıkıyor. Bir gün gelecek “aykırı soru” soracak gazetecilerle yüzyüze gelinecek.
Medya kendine çeki düzen verip, birinci haber olarak “İyi karpuz nasıl seçilir” konulu araştırma dosyası yerine milletin gerçek gündemini aktarmak durumunda kalacak.
***
BAHÇELİ NEDEN “EĞER” DEDİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz hafta yaptığı grup konuşmasında dikkat çeken iki hadise yaşandı. Birincisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu toplantıya davet eden kuruluşa, “Ya bunu nasıl yaptınız? Nasıl böyle bir hatanın faili oldunuz? Ben üzüldüm, dalıp dalıp uzaklara gittim…” demesiydi.
İkincisi de hem AKP hem de MHP ısrarla seçimlerin zamanında yapılacağını söylemesine rağmen “Eğer seçim 18 Haziran 2023’te yapılırsa bugünden itibaren 356 gün kalmıştır” demesi oldu.
Bahçeli’nin burada “eğer” kelimesini kullanması şunun için dikkat çekti: Son 20-25 yıldır erken seçim kararı alınmasında hep onun çıkışları etkili oldu. Anasol-M’de başbakan yardımcısı iken AKP’yi iktidara getiren erken seçimi gündeme getiren de, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerine yaklaşık 1,5 yıl kala, seçimlerin 26 Ağustos 2018’e alınması çağrısında bulunan da oydu.
Onun için bu kelimenin önemli anlamı var. Bakalım bu kelimenin arkasından ne çıkacak?