Yılsonu yaklaşırken, vatandaşların birinci gündemi, asgarî ücrete, emekliye ve memura yapılacak zamlar.
Memur ve emeklinin gözü kulağı, TÜİK’in 3 Ocak’ta açıklayacağı resmî enflasyon verilerinde. Memur ve emekli maaşlarına yapılacak zam, 3 Ocak’ta TÜİK’in açıklayacağı resmî enflasyondan sonra netleşecek. Başta memur ve işçi sendikaları olmak üzere vatandaşlar, enflasyon oranında yapılacak bir zammın geçim sıkıntısını daha da arttıracağı konusunda hemfikir.
Asgarî Ücret Tespit Komisyonu iki toplantı yaptı ancak ortaya henüz bir rakam çıkmadı. Ay sonuna kadar bir rakam açıklaması beklenirken bu süreci önceki yıllardan ayıran en önemli unsur, işçi tarafını temsil eden sendikanın toplantılara katılmaması oldu. Kararın çıkacağı toplantıda iki tarafın (hükümet ve işveren) karar vermesi büyük bir tartışmayı da beraberinde getirecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde, “TİSK elini taşın altına koymalı. Kefenin cebi yok” demişti. Bakalım bu sözler nasıl nasıl bir karşılık bulacak?
3 Ocak’tan sonra işçi ve memur emeklisi ile ve memurlar icranın başı olarak Erdoğan’a, “Kefenin cebi yok” der mi bilinmez; ancak seyyanen zam artık bütün kesimler için artık elzem hâle gelmiş durumda. Özellikle Temmuz ayında ara zam yapılmayan asgarî ücretli için...
Geçtiğimiz yıllarda memurlara yapılan 8 bin liralık seyyanen zam, memur ile emekli arasındaki farkı daha da açmıştı. Emekliye de seyyanen zam yapılacağı sözü verilmişti ancak bu söz yerine getirilmedi. Bugün gelinen noktada emekliler alacaklı durumda. Önceden çalışırken aldığın maaşın 3’te yüzde 2’sini emekli olunca alan memurlar bu yüzden emekli olmuyor. Bu da işsizliği arttıran sebep olarak karşımıza çıkıyor. Bu rakamın 18 bin olduğunu düşünülerse emeklinin ne kadar büyük bir kayıp içinde olduğu görülür.
Çalışanlara ve emeklilere 1 Ocak’ta “beklenen enflasyon oranı”nda zam yapılmıştı. Ancak beklenen enflasyon gerçekleşmediğine göre, öncelikle yaklaşık yüzde 14 civarındaki kayıpların telafi edilmesi, ardından da ek zam yapılması gerçeği ortada duruyor.
Öte yandan, asgarî ücrete zam yapılırken, işverenlere de vergi kolaylığı sağlanması da unutulmamalı ki işten çıkarmaların önü açılmasın.
Görüleceği üzere ekonomideki kötü yönetim ve birbirleriyle çelişen politikalar, dengeleri bozarak domino taşı etkisi meydana getiriyor; işçiyi, memuru, emekliyi, çiftçiyi, işvereni ve devletin kasasını doğrudan etkiliyor.
***
VATANDAŞ NE DİYOR?
Anketler milletin nabzını tutması açısından önemli bir araç. Özellikle korku ikliminin hâkim olduğu günümüz Türkiye’sinde vatandaşlar konuşmaktan çekiniyor. Yüzde 95’i iktidarı destekleyen medyanın hâkim olduğu bir ülkede, vatandaş sesini ancak anketlerle aracılığıyla duyurabiliyor.
TÜSİAR Araştırma Şirketi’nin yayınladığı “Aralık 2025 Türkiye Raporu” ekonomiden, adalete kadar pek çok başlıkta, 26 ilde yapılan artırmanın çarpıcı sonuçlarını ortaya koyuyor.
Araştırmaya katılanların yüzde 33,9’u asgarî ücretin en az yüzde 60 ve üzeri arttırılması gerektiğini belirtiyor. Bu oran, 35.366 TL ve üzeri bir talebe karşılık geliyor. Toplumun yüzde 72’si net asgarî ücretin 30 bin TL ve üzerinde olması gerektiğini düşünüyor. Siyaset kulislerinde konuşulan rakam 39 bin iken, sendikalar 35-40 bin TL aralığında bir zam beklentisini dile getiriyor. Buna karşın, kamuoyunda konuşulan resmî rakamlar 30 bin TL’ye dahi yaklaşmıyor.
30 binlerin altında zam isteyenlerin oranı yüzde 10’u bulmuyor.
Araştırma şirketi bu tabloyu şu manşetlerle özetliyor: “Asgarî ücrete yüksek artış talep ediliyor; ancak artışın ‘yeterli olacağına’ inanç düşük! Ücret ne kadar artarsa artsın, toplumun yarısı “yine de geçinmeye yetmeyeceğini düşünüyor…”
Görünen de bu… Bakalım bir sürpriz yaşanacak mı? Yoksa bir oran belirlendikten sonra Cumhurbaşkanı devreye girip 1-2 puanlık artış yapacak mı?
Bekleyip göreceğiz.